Danimarka’nın şifacı prensesi Märtha Louise: “Melekler her yerde”
Norveç Prensesi Märtha Louise’in Elisabeth Nordeng’le yazdığı Şifre adlı kitap Yabancı Yayınları’ndan çıktı. Meleklerle konuştuğu, astral seyahatler yaptığı için prensese bir nevi deli gözüyle bakılıyor ama o yürüdüğü yoldan vazgeçmeye niyetli değil. Şifacılık ve medyumluk yapmaya dahası Astarte Institute adlı okulunda bunları başkalarına da öğretmeye devam ediyor.
“Bana spiritüel âleme geçiş için bir şifre verildi ve sonra her yerde meleklere rastlamaya başladım”
Yabancı Yayınevi, “Şifre” diye bir kitap yayınladı. “The Secret” benzeri bir kişisel mucize yaratma kitabı. İki yazarı var, birinin adı Elisabeth Nordeng, diğeriyse Norveç Prensesi Märtha Louise. Yanlış duymadınız, gerçek bir prenses. Gerçi meleklerle konuştuğu, astral seyahatler yaptığı için, açıkça söylenmese bile “deli” olduğu düşünülüyor, hatta bu yüzden Norveç tahtının mirasçısı olma hakkı elinden alınmış. Yani ailesinin malı mülkü, parası söz konusu olduğunda Prenses Märtha Louise hâlâ birinci dereceden mirasçı ama hiçbir zaman hanedanı temsil edemeyecek.
“Şifre”de melek terapisti Elisabeth Nordeng ve Prenses Märtha Louis, çeşitli meditasyon tekniklerinden, spiritüel şifrenizi bularak ruhsal bir yolculuğa çıkmak ve dünyanın, evrenin, kalbinizin kaynağına ulaşmak gibi şeylerden bahsediyor, bir de koruyucu meleğinizle iletişime geçmenin tekniklerini öğretiyor. Açıkçası benim pek de aklımın ermediği konular. Ama meraklısı için Prenses Märtha Louise ve partneri Elisabeth Nordeng’le konuştum, hepsini anlattılar…
Kişisel hikayenizi sorsam neler söylersiniz?
Prenses Märtha Louise: Norveç Kraliyet Ailesi’ne doğdum. Çocukluğum Oslo’nun dışında bir çiftlikte geçti. Küçük yaşlardan itibaren resmi yükümlülükler ve kamuoyunun gözü önünde bir hayat yaşamak zorunda kaldım. Gençlik yıllarımda spor yapıyordum, atlettim. Psikoterapi eğitimi aldım ve Rosen Metodu üzerinde uzmanlaştım.
Nedir o?
P.M.L.: Hastalıkları, bedensel ve ruhsal problemleri dokunarak iyileştirmek… İçimdeki spiritüel gücü keşfetmeden önce çocuk kitapları yazıyordum. Sonra evrenden bir çağrı aldım ve spiritüellikle ilgilenmeye başladım. 2007’de de Elisabeth’le tanıştıktan hemen sonra da Astarte Inspiration adlı okulu kurdum.
Koruyucu meleğinizle 26 yaşındayken tanıştığınızı yazıyorsunuz. Nasıl bir deneyimdi, korkutucu muydu yoksa sizi rahatlattı mı?
P.M.L.: Aslına bakarsanız çok özel bir deneyim sayılmazdı, çünkü bir değişimden geçtiğimin henüz farkında değildim. Odamda meditasyon yapıyordum. İçerisi buram buram gül kokmaya başladı, yanımda beni seven, kollayan birisi vardı sanki. Ama anormal bir şey gibi de değildi, sanki hayat zaten hep böyleydi ve ben bir anda bunu net olarak algılamıştım. Her şey son derece kendiliğinden gelişti. Size bunu başka nasıl tarif edebileceğimi bilmiyorum. Diyebilirim ki o ilk karşılaşmada bana spiritüel âleme geçiş için bir şifre verildi. Ve sonrasında gittiğim her yerde meleklere rastlamaya başladım.
“Ölü demiyorum, öteki tarafa geçmiş insanlar demeyi tercih ediyorum…”
Medyumluk meselesini de anlatır mısınız? Bazılarının iddia ettiği gibi ölülerle konuşabiliyor musunuz gerçekten?
P.M.L.: Ben “ölü” kelimesini kullanmıyorum, “öteki tarafa geçmiş insanlar” demeyi tercih ediyorum. Ama hayır, onlarla konuşmak benim işim değil. Ben sadece insanlara unuttukları şeyleri, geride bıraktıklarını hatırlamayı öğretiyorum, “kalplerin kalbiyle”, evrenin özüyle iletişime geçmeyi… Başka insanların dikte ettikleri şekilde değil, ruhlarının seçtiği şekilde yaşamaları gerektiğini söylüyorum. Herkes dünyaya niçin geldiğini bilmeli, daha gelmeden seçtiği yolda yürümeye başlamalı. Medyumluğa gelince, bu konuda farklı tarifler var. Ben mesela geleceğin görülebilir olmadığını biliyorum. Enerji okuması yapıyorum, size de öğretebilirim. Zor değil, ruhtan ruha iletişim zaten doğamızda olan bir şey ama binlerce yıldır bizi bunun zorluğuna inandırdılar. Fakat öteki tarafta var olanlarla iletişime geçmek, bu dünyaya gelmeden önceki halinizi hatırlamak içinizde uyuklayan enerjiyi canlandırıyor, kendinizi kurban gibi hissetmekten vazgeçiyorsunuz, egonuz artık efendiniz olamıyor. Şahsi ruhsal şifrenize sahipseniz gücünüzü keşfetmeye başlayabiliyorsunuz.
Elisabeth Nordeng’e de soracağım melekleri… Daha çocukken bile meleklerle konuşabiliyormuşsunuz. Aileniz nasıl tepki gösterdi ?
E.N.: Bebekken bir sorun yoktu, her şey çok güzeldi. Ama büyüdükçe söylediklerim ve yaptıklarım aileme kendime bir hayali arkadaş yarattığımı düşündürdü. Sanırım çok endişelendiler. 6 yaşıma bastığımda artık kendi kendime konuşmak tarzında saçmalıklardan vazgeçmem gerektiğini söylediler. Epey baskı altındaydım, o yüzden koruyucu meleğimle iletişimi kestim. Ama varoluşumun çok önemli bir bölümünü yitirmiş gibi hissediyordum. 20 yaşıma gelip yetişkin olduğumda onunla yeniden iletişim kurmayı denedim. Neyse ki hiçbir şey değişmemişti.
Meleklerle konuşmak özel bir kabiliyet gerektirir mi?
E.N.: Her insan özeldir. Her insan meleklerle konuşabilir. Bazıları için kolaydır, bazıları için daha zor. Ama kitapta da anlattığımız gibi, herkesin bir spiritüel şifresi mutlaka vardır. Hakiki benliğini ancak bu şekilde bulabilir. Okursanız, verdiğimiz çok basit yöntemleri uygulayarak bu yolda yürümeye hemen başlayabilirsiniz. Melekler zaten çevrenizde, onları hissetmek, görmek, konuşmak için birazcık eğitim yeterli.
En çok ne zaman konuşuyorsunuz onlarla? Sabah mı, gece mi? Yalnızken mi, kalabalıkta mı? Mutluyken mi, mutsuzken mi?
P.M.L.: Melekler her an her yerde bizimle. Onlarla konuşmak için belirli bir saat gerekmiyor, üzgün mü mutlu mu olduğunuz da hakikaten hiç fark etmez. İstemeniz yeter. Zaten onlar bizimle konuşmaya, potansiyelimizi keşfedelim diye bize yol göstermeye hazırlar.
Herhangi biri, diyelim ki ben bunu yapabilir miyim?
P.M.L.: Kitabımız Şifre’yi okuyun. Gerekli teknikler, egzersizler; her şey orada var.
“Hem çocuk büyüttüm hem de medyumluk yeteneğimi ilerlettim”
Spiritüel potansiyelinizi nasıl keşfettiniz?
E.N.: Ben hep farkındaydım. İnsanlarla konuşurken onların gerçek duygularını hissedebiliyor, zihinlerini okuyabiliyordum. Önüne geçemediğim bir şeydi bu ama çok yorucuydu, çünkü en sıradan sohbet bile iki ayrı hattan ilerliyordu.
Ne demek bu?
E.N.: Yani karşımdaki kişinin hem söylediklerini hem de gerçek düşüncelerini işitiyordum. Hele çevrede birden fazla insan varsa durum iyice zorlaşıyordu. Bu yüzden çekingen bir çocuktum, mümkün olduğunca az kişiyle konuşuyordum. Bir yandan da varoluşsal meselelerle cebelleşiyor, dünyaya niye geldiğimizi anlamaya çalışıyordum. Fiziksel boyutun ötesinde başka bir hayat var mıydı? Nereden gelmiş, nereye gidiyorduk? Ama oğlum doğduğunda çok acayip bir şey oldu: Gözlerine baktım ve bebeğimin aslında çok yaşlı bir ruh olduğunu gördüm. Bu olay beni değiştirdi, artık hepimizin daha önce de yaşadığından, bu dünyaya hep yeniden geldiğimizden emindim. Sonrası hızlı geçti: Bir yandan dört çocuğumu büyütüyor bir yandan da medyumluk ve şifa yeteneklerimi ilerletiyordum.
P.M.L.: Elisabeth’in söyledikleri benim için de geçerli. Başka insanların zihinlerini okumanın ne kadar yıpratıcı, kafa karıştırıcı bir şey olduğunu anlatamam, çünkü ağızlarından çıkanla zihinlerinden geçen asla aynı olmuyor. Üstüne üstlük ben, başkalarının fiziksel acılarını da hissedebiliyordum. Ama başlangıçta hissettiğim ağrı benim mi yoksa karşımdaki kişinin mi, bundan bir türlü emin olamıyordum. En büyük sorun da sahip olduğum bu yeteneğin ne işe yarayacağını bilmememdi. Hele okula başlayınca, normal biri olmadığımı, yeteneklerimi yok etmem, bastırmam gerektiğini sandım. Başkalarına benzemeli, herkes gibi olmalıymışım gibi geldi bana. Gene de dünyayı ve insanları anlama merakıma yenildim, iyi oldu.
“Aynı medyumun öğrencileriydik”
Nasıl tanıştınız?
P.M.L.: Aynı medyumun öğrencileriydik. Enerji okuması ve şifa eğitimi alıyorduk. Bu tür konularda çalışanlar kendilerini çok yalnız hisseder, biz de öyleydik. Konuşabileceğimiz kimsemiz yoktu, anlatması zor. Günün birinde uzun bir sohbet fırsatı bulduk ve ikimiz de oradan mutlu ayrıldık. Espri anlayışımız ve hayallerimiz aynıydı, spiritüelliği aynı süreçlerden geçerek keşfetmiştik, en önemlisi ikimiz de meleklerle iletişim kurabiliyorduk… Çok geçmeden de Astarte Institute’u açarak kendi öğrencilerimizi yetiştirmeye karar verdik.
Okulunuz için neden Orta Doğu’dan bir tanrıçanın adını seçtiniz? Astarte kimdir ve neyi simgeler?
E.N.: Bereket ve verimlilik tanrıçasıdır. İştar’dan geliyor aslında.
P.M.L: İçinizle bağlantı kurmanın ve harekete geçmenin de simgesi aynı zamanda. Bir de erkek ve dişil enerjiler arasındaki dengenin.
Selen Birsam
Subscribe
0 Comments
oldest