Egoist okur

12.000 Kafka arasında en görkemli olanı

Kafka’ya dair olası sorularınızı şimdiden hazırlayın, çünkü galiba elimdeki kitapta hepsine bir cevap var: Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpmasının beklendiği günlerde Kafka bu konuda ne düşünüyordu? Titanik’in gemi tamamen batana kadar çalmaya devam eden yaylı çalgılar orkestrası niçin simgesel önem taşıyordu? Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunun Louvre’dan çalındığını öğrenince binlerce Parisliyle birlikte neden eskiden tablonun durduğu boş duvarı seyretmeye gitmişti? Neden imkansız aşklar peşindeydi? Sevgilileriyle hatta nişanlısıyla bile aralıksız mektuplaşırken sadece fahişelerle seks yapabilmesinin sebebi neydi? Çevresindekilerin, en başta da babasının tüm aşağılamalarına rağmen niçin vejetaryen olmayı seçmişti? En sevdiği yazar olan Charles Dickens’ı okumaktan niçin ürküyordu? Yaşasaydı gerçekten Filistin’e yerleşecek miydi?

Bugüne kadar hakkında 12 bin kitap ve makale yazılan Franz Kafka’nın ilk kez bu kadar ayrıntılı bir biyografisi çıktı. Dünyanın sayılı Kafka uzmanlarından Reiner Stach’in kaleme aldığı Kafka: Kavrama Yılları ve Kafka: Karar Yılları, Sel Yayıncılık etiketiyle raflarda. Garanti veremem ama bence bu kitapta hakikaten aklınıza gelen bütün Kafka sorularına bir cevap bulacaksınız.

kafka egoistokur sel yayincilik

12.000 Kafka arasında en görkemli olanı

Walter Benjamin 1938’de, yani Kafka’nın ölümünden 13 yıl sonra şunları yazmış: “Olanca saflığı ve garip güzelliğiyle Kafka figürüne adaletli davranmak için bir şeyi asla unutmamalıyız… Kafka’nınki esasen görkemli bir başarısızlığın saflığı ve güzelliğidir.” Metruk bir şatonun yıkıntılarına bakar gibi konuşan Benjamin o sırada Paris’te Max Brod’un Kafka biyografisini okuyormuş. Anlaşılan Brod’un, “hep kendini anlattığı bitmemiş romanların yazarı” Kafka’yı bir aziz, Mozart-vari bir “yaşarken kıymeti bilinmemiş dahi” olarak ele almasından nefret etmiş. Benjamin’in gözünde Kafka’nın kendine en arkadaş olarak Brod’u seçmesi bile başarısızlığı davet ettiğine, bilhassa istediğine dair bir işaretmiş. (Kafka biricik arkadaşı Brod’a hayatı boyunca yazdığı her şeyi yakmasını vasiyet etmişti ama Brod onun arzusunu yerine getirmemişti.)

Walter Benjamin’in Kafka’ya dair ne düşündüğü ayrı mesele. Büyük adamların başka büyük adamları kimi zaman kıyasıya hatta severken öldürürmüş gibi eleştirdiklerine ilk kez tanık olmuyoruz. Fakat Brod’un Kafka’sıyla Benjamin’in Kafka’sı arasındaki fark bir gerçeği hatırlatıyor bize: Edebiyat dünyasının en tartışılan isimlerinden biri olan ve hakkında 12 bin kitap ve makale yazılan Kafka’nın kapsamlı bir biyografisi yakın zamana dek yoktu. Yazılanlar arasında da bir tutarlılık göremiyordunuz. Herkesin, hikayesinin sadece bir ucundan tutarak anlattığı bir yazar olarak kalmıştı Kafka.

Mesela Max Brod’a göre kısmen Yahudilerin asimilasyonundan bahsediyordu, kısmen de merhamet ve yargı gibi birbirine zıt iki kavramdan oluşan bir bütün saydığı Tanrı’yla hesaplaşıyordu. Ötekilerin yorumları da birbirini tutmuyor… Kimileri onun münzeviliğinden ve yalnızlığı tercih edişinden söz ediyor, kimileri tam tersine gayet canlı bir sosyal hayatı olduğunu vurguluyor. Bazıları için aseksüel, bazıları için tam tersine son derece iştahlı hatta şehvetli… Bazı eleştirmenlere göre totaliter rejimlerin birey üzerindeki baskılarını yazıyor, bazı eleştirmenlere göreyse insanın kendiyle giriştiği içsel mücadeleyi. Yapıtları bazılarına göre tragedya, bazılarına göreyse absürd komedi… Yazarın tutkulu bir hayranı olarak ben lunaparktaki aynalı odaya hapsolmuş gibiyim. Yaklaşık 12 bin farklı Kafka duruyor önümde. İyi ama sizce ben hangisini seviyorum aslında?

Reiner Stach’in yazdığı Kafka biyografisi imdadıma yetişti neyse ki. Sonuçta daha önce Kafka’nın Erotik Mitosu diye bir kitap daha yazmış olan Stach için “dünyadaki en iyi Kafka uzmanı” deniyor. Biyografi denen edebi türe yeteri kadar önem verilmeyen ülkemizde Sel Yayıncılık’ın bu kitabı Kafka: Kavrama Yılları ve Kafka: Karar Yılları olarak iki cilt halinde yayınlamasına çok sevindiğimi söyleyeyim önce. Çeviriyi yapan kişi de Sezer Duru olunca, Stach’in Kafka biyografisini adeta koşarak almak gerekiyor.

Öte yandan farklı bir biyografi elimizdeki. Sadece Kafka’nın yapıtları, günlükleri ve mektupları değil, hakkındaki her belge, mesela gazete haberleri ve dergi makaleleri de satır satır taranmış. Şuraya buraya karalanmış minik notlar bile es geçilmemiş. Hatta Kafka’ya dair kurmaca eserlerden, romanlardan bile faydalanmış Stach. Böylece ortaya Charles Darwin’in, Robert Musil’in, Vladimir Nabokov’un hatta İzlandalı müzisyen Björk’ün ve sayamayacağım yüzlerce başka kişinin katkılarıyla görkemli hale gelen bir Kafka biyografisi çıkmış.

Bence sorularınızı şimdiden hazırlayın, çünkü galiba bu kitapta hepsine bir cevap var: Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpmasının beklendiği günlerde Kafka bu konuda ne düşünüyordu? Titanik’in gemi tamamen batana kadar çalmaya devam eden yaylı çalgılar orkestrası niçin simgesel önem taşıyordu? Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunun Louvre’dan çalındığını öğrenince binlerce Parisliyle birlikte neden eskiden tablonun durduğu boş duvarı seyretmeye gitmişti? Neden imkansız aşklar peşindeydi? Sevgilileriyle hatta nişanlısıyla bile aralıksız mektuplaşırken sadece fahişelerle seks yapabilmesinin sebebi neydi? Çevresindekilerin, en başta da babasının tüm aşağılamalarına rağmen niçin vejetaryen olmayı seçmişti? En sevdiği yazar olan Charles Dickens’ı okumaktan niçin ürküyordu? Yaşasaydı gerçekten Filistin’e yerleşecek miydi?

Soruları artırabilirsiniz. Hepsine bir cevap bulacağınızı garanti etmiyorum ama hiç aklınıza gelmeyecek başka ve yeni sorularla karşılaşacağınız kesin. Ama emin olun döneceğiniz yer aynı olacak. Kafka’nın tüm eserleri, Dönüşüm, Dava, Şato, Amerika…

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments