Benim de bir yazı evim olsa!
Posted by gülenay börekçi on March 18, 2011 · 8 Comments
Birkaç yılda bir taşınmak isterim ben, iyi gelir ruhuma, canlanırım… Bir sürü gereksiz eşyayı atarım, artık seyretmeyeceğim filmlerin DVD’lerini ve bir daha okumayacağım kitapları isteyenlere dağıtırım, onlar gittikçe ben ferahlarım. Bugünlerde gene taşınmak istiyorum, tabii aynı zamanda üşengecin teki olduğum için sanırım bu taşınma projesi gerçekleşmeyecek ama olsun, hayalini kurmak bile güzel.
Burası kime ait bilmiyorum ama göz koyduğumu söyleyebilirim.
Benim de bir yazı evim olsa!
Hayal kurma sebebim, geçenlerde Re-Nest adlı sitede rastladığım yazar evleri. Öyle güzeller ki… Hepsi de tabiatın ortasında, üstelik tam benim sevdiğim tarzda miniminnacık…
Roald Dahl’ın sarılı beyazlı yazı kulübesi mesela… İçerideki her şey yazmaya uygun bir şekilde tasarlanmış, “ne ararsan var” stili, karmakarışık… “Gel, üstüme kıvrıl da, birlikte uyuyalım” diyen yumuşacık koltuk eski olmasına rağmen şahane.
Mark Twain’inki kulübeden hallice. Sivri çatısı ve altıgen yapısıyla yazlık bir evin verandasını andırıyor. İçeride bir masa, bir kanape, iki-üç sandalye var. Twain bu şehirden ve kalabalıktan uzak kuş yuvasına yazmak için geldiği zamanlar fırtına çıkmasına bayılıyormuş. Panjurların rüzgarla beraber tak tak ses çıkarması ve cama vuran yağmur damlaları ona ilham veren bir müzik etkisi yaratıyormuş.
George Bernard Shaw’un telefon kulübesinden bozulmuş gibi görünen yazma evinin bir de adı varmış: London, yani Londra. Böylece sekreteri, arayanlara “Bay Shaw Londra’ya gitti efendim” dediğinde yalan söylemiş olmuyormuş.
Dylan Thomas’ın evi eski püskü ama şahsiyetli. Duvarlar resimler, fotoğraflar, röprodüksiyonlar, Lord Byron’ın, Walt Whitman’ın, W. H. Auden’ın, William Blake’in gazetelerde çıkmış haberleri, bir Modigliani tablosu, birkaç nü ve sayısız not kağıdıyla kaplı…
Henry David Thoreau’nunki medeniyetten pek az istifade edilerek tasarlanmış gayet sade bir yer. Zaten burayı inşa edip döşeyen de bizzat kendisi.
Virginia Woolf’unki için söyleyecek sözüm yok, “Aynısından istiyorum” dışında… Tanrım lütfen duy sesimi. Eğer Virginia’nın evinden kalmamışsa, şu en baştaki fotoğrafta gördüğün ağaç dalına asılmış kitap rafıyla derme çatma masaya bile razıyım.
İstiyorum, evet. O zaman daha çok ve daha iyi yazar mıyım, bilmiyorum, ama daha mutlu biri olacağım kesin.
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Virgina Woolf “Kadınlar milyonlarca yıldan beri evde oturuyorlar. Öyle ki yaratıcı güçlerini zamanla duvarlar emiyor. Bağımsızlık, yaratıcı gücü serbest bırakır. Kadınlar da Shakespeare gibi bir yazar olabilir yeter ki özgürlüğe alışalım, düşündüğümüzü, düşündüğümüz gibi yazmaya cesaretimiz olsun.” demiş. Evet hem böyle evlerde oturalım hem de yazma eylemini gerçekleştirelim. Akşam hayali oldu bu fotoğraflar. Huzurlular.
Kendimize ait odalarımız olmasını istiyorsak, evet, haklısın, kendimize ait hayallerimizin de tadını çıkarmalıyız :)
virginia woolf bu evi bırakıp niye intihar etti acaba? the hours filminde de yanıtını bulamamıştım.
çünkü yazımdaki iyimser tınının ve ve feng shui’cilerin aksine, evlerin insanların mutluluğunun ve mutsuzluğunun sebebi olamayacağını düşünüyorum. “binalar insanları mutlu eder mi?” diye bir yazı yazmıştım, belki buraya da eklemeliyim. acaba o zaman ne düşünüyordum bu konuda, merak ettim şimdi.
Gülenay… Virginia’nın evinin aynısından benim de olsa kızar mısın? Ayrı mahallerde komşu olurduk:))
yok, ne kızıcam! kahveye giderdik birbirimize :)))
Çok tatlısın :) İnşallah isteğin gerçekleşir :)
umarım senin de bütün isteklerin gerçekleşir :)