Egoist okur

Charles Baudelaire: “Seni öldürmekten korkuyorum…”

“Kötülük Çiçekleri”, “Yapma Cennetler” gibi kitapların yaratıcısı büyük Fransız şair Charles Baudelaire’in mektubunu, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Fransızca Mütercim Tercümanlık bölümü lisans programı öğrencisi Alican Yüksel gönderdi. Şairlerin, yazarların, aktörlerin mektuplarının yer aldığı Des lettres’den çevirmiş.

Okuyunca aklıma “Her edebiyatseverin bir Baudelaire macerası vardır” diyerek kendininkini anlatan Selim İleri geldi. İleri, yeniyetmelik yıllarında cebinde taşıdığı Baudelaire kitaplarından bahsediyordu o yazıda ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Balkon” çevirisini anıyordu. İlk dize unutulmazdı: “Hâtıralar annesi, sevgililer sultanı…” Baudelaire aslında bir sevgiliden bahsediyordu ama Selim İleri’nin de dediği gibi, “en acı hatıralar bile sonunda ‘anne’ olup çıkar”dı…

Bir küçük bilgi: Baudelaire’in annesi Caroline’le fırtınalı, yıkıcı bir ilişkisi olmuş hep, sevgiyle nefretin birbirine karıştığı… Derler ki beyaz tenli kadınlarla birlikte olamıyor, sevgililerini hep siyah kadınlardan seçiyormuş. Beyaz tenli bir kadınla yatmak ona annesini hatırlattığı ve bir nevi ensest gibi geldiği için… Hayatı annesinden borç istemekle ve çoğu zaman reddedilmekle geçmiş. Annesi gün gelmiş, parasını doğru kullanamadığı gerekçesiyle  oğlunu mahkemeye bile vermiş.

Aşağıdaki mektubun satır aralarında hepsi var. Şairin hissettiği sevginin ve nefretin kaleminden aynı anda dökülüşünü kendi sözcükleriyle okuyun.

Alican Yüksel’e bir kez daha teşekkürler.

“Biliyorum ki beni büyük bir aşkla seviyorsun… Ve ben, sürekli intiharın eşiğindeyim”

6 Mayıs 1861

Benim sevgili anacığım,

Gerçekten annelik duygularına sahipsen ve eğer hâlâ bezgin hissetmiyorsan kendini, Paris’e beni görmeye hatta beni bulmaya gel. Ben, bin tane korkunç nedenden ötürü Honfleur’e gelemedim. Oysa biraz cesaretle biraz da sevgiyle istediğim şeyleri orada aramak ve bulmak istiyordum. Mart ayının sonunda sana yazmıştım: “Bir daha asla görüşemeyeceğiz!” diye. Çünkü korkunç gerçeklerle karşılaştığımız şu bunalımlardan birini yaşamaktaydım. Oysa senin yanında birkaç gün geçirmek için nelerimi vermezdim. Sen, hayatımı 8 günlüğüne, 3 günlüğüne, birkaç saatliğine durduran dünyadaki tek varlıksın.

[…]

Her defasında sana durumumu açıklamak için kaleme sarılıyorum, korkuyorum; seni öldürmekten, narin vücudunu yok etmekten korkuyorum. Ve ben, durmaksızın, seni şüphelendirmesem bile sürekli intiharın eşiğindeyim. Biliyorum ki beni büyük bir aşkla seviyorsun. Kör bir zihne ve sağlam bir karaktere sahipsin. Ben, seni tüm çocukluğumda büyük bir aşkla sevdim. Sonrasında, yaptığın haksızlıkların etkisiyle, hani annenin çocuğuna adaletsiz davranması çocukta saygısız davranışlara sebebiyet verir ya, işte ben de sana karşı saygımdan öyle yoksun kaldım. Bu olaylara karşı sessiz kalmama ve alışkanlıklarıma rağmen sık sık pişmanlıklar yaşadım. Artık nankör ve agresif bir çocuk değilim. Kendi kaderim ve senin karakterinle ilgili uzun düşünüşler bana tüm yanlışlarımı ve senin tüm cömertliklerini anlamamda yardımcı oldu. Uzun lafın kısası, iş işten geçmiş ve bunun olmasının sebebi benim hatalarım ve senin tedbirsizliğindir. Kuşkusuz biz kendimizi birbirimizi sevmeye, birbirimiz için yaşamaya, en onurlu şekilde ve mümkün olduğu kadar usulca yaşamlarımızı noktalamaya yöneltmekteyiz. Bununla birlikte, yaşadığım bu korkunç durumun içinde ikimizden birinin ötekini öldüreceğine ve her şeyin sonunda birbirimizin katili olacağımıza oldukça eminim. Ben öldükten sonra, pek fazla yaşamayacağın oldukça açık zira seni yaşatan tek varlık benim. Senin ölümünden sonra, hele buna sarsıcı bir nedenden dolayı ben sebep olmuşsam, kendimi öldürürüm. Bu su götürmez bir gerçek. Sık sık üzerinde büyük bir tevekkülle durduğun ölümün, benim durumumu hiçbir şekilde iyileştirmeyecek. Yargı süreci aynı şekilde devam edecek (neden devam etmesin ki?), hiçbir şey ödenmeyecek ve ben acılarımın artışıyla birlikte mutlak bir inzivanın korkunç heyecanında olacağım. Benim kendimi öldürmem ne kadar saçma değil mi?

[…]

Elveda, ben tükenmiş bir vaziyetteyim. Sağlığımdan bahsedecek olursak, yaklaşık 3 gündür ne yemek yedim ne de uyudum. Boğazım düğüm düğüm. -Ve çalışmak zorundayım.

Hayır, sana elveda demeyeceğim zira seni tekrar göreceğimi umuyorum.

Ah! Mektubumu çok dikkatlice oku ve iyice anlamaya çalış.

Biliyorum ki bu mektup senin içine işleyecek ama kuşkusuz bu mektupta çok nadir olarak duyduğun tatlılığın, sevecenliğin ve hatta umudun bir vurgusunu bulacaksın.

Seni seviyorum.

Charles Baudelaire

Fransızcadan çeviren: Alican Yüksel

Subscribe
Notify of

1 Comment
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments

[…] ve Modernizm Arş. Gör. Dr. Metin Gültekin, Necip Fazıl’ın Şiirinde Baudelaire Etkisi, Baudelaire: Seni Öldürmekten Korkuyorum, Genç Edebiyatçı Arkadaşlara Tavsiyeler, Tanrı ve Şeytan […]