Egoist okur

Çok acayip bir amca ve arkadaşı zebra!

Gökçe Gökçeer’in yazılarını ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz. Bu yazı için de ona sıkı sıkı sarılmak istedim. Beni böyle tatlı bir kitapla ve şahane yazarıyla tanıştırdığı için. Efsane grup Mavi Sakal’ın solistiyken kariyerine solo devam etmeyi seçen ve daha da güzeli bu kariyeri çocuk kitaplarıyla renklendiren Genç Osman Yavaş’ı, Gökçe gibi artık ben de takip edeceğim.

Yazı için teşekkürler Gökçe. Yeri gelmişken, güzel haberini bekliyorum. :)

Havaalanında Bir Zebra

Havaalanında bir Zebra

Final Kültür Sanat Yayınları’ndan geçenlerde çıkan Amcam ve Ben serisinin ilk kitabı “Havaalanında Bir Zebra”, genç yerli yazarlara daha çok şans verilmesi gerektiğini bir kez daha ispatlıyor. Gerçi son dönemde bu şansın verilmediğini söylemek de pek doğru olmaz. Artık eskisi gibi belli isimlerin etrafında dönmüyor çocuk edebiyatı. Hem yerli hem yabancı, özgün yapıtlara her zaman ihtiyacımız var.

Genç Osman Yavaş, yazar olarak adı gibi genç ama müziğe yıllarını vermiş biri. Onu efsane Mavi Sakal grubunun solisti olarak hafızamıza kazıdık. 2012’de çıkardığı “Gökyüzü Masmavi” albümüyle kariyerine tek başına devam eden Yavaş, aslında yayın dünyasında daha önce çevirmen olarak da iz bırakmış; Goethe ve Rilke çevirileri yapmış, bu yolda ilerlemeye de ediyor. Ne iyi etmiş ki, bir de kitap yazmış. Amcam ve Ben serisinin ikinci kitabını heyecanla bekliyorum, çünkü ilk kitabı okurken çok eğlendim.

Ne anlatıyor bu deli, pardon çatlak amca?

Hikayede bir amca var ki, evlere şenlik. Aslını isterseniz tam bir palavracı! Ama işte bu yüzden şahane biri. Öyle güzel anlatıyor ki uydurduğu hikayeleri, inanmamak elde değil. Oluyor size modern masal. Hem, inanmayan varsın inanmasın. Murathan Mungan’ın dediği gibi, ‘’Masala inanmayan, gerçeğe inanır mı?’’

Söylediğine göre, bu amcanın zebra bir arkadaşı varmış. Bildiğiniz zebra! İsviçre’ye giderken havaalanında tanıştığı bu zebrayla dost olan ve onu bir şekilde uçağa bindiren amcamız, iki hafta sonra aynı havaalanında yine karşılaşıyor. Onu evinde ağırlıyor ve hikayeyi daha da ilginç bir hale getiriyor. Kafası iyice karışan yeğeni, hikayenin muhtelif yerlerinde ‘Yalaaaaan!’ diyerek amcasına aslında inanmadığını belli etse de, bence öyle güzel inanıyor ki. Çünkü inanmak istiyor! Amcasına da bayıldığı kesin. Böyle amcaya kim bayılmaz ki?

Algı kapıları açık olana güzel mesajlar

Amcamızın bir hayvansever olduğu çok açık. Kitabın kahramanlarından birinin zebra olması ve ona yardım etmesi bunun bir göstergesi. Ama çok daha fazlası var. Zebrayı uçağa bindirmek için pet shop’a girip dev bir akvaryum alıyor. Amacı bir zebra balığı yaratmak! Amcanın bu komik çabası bir yana, o arada yeğeni şunları söylemeden geçmiyor: ‘’Pet shop’u bilir misiniz? Hani balıklar, kediler, kuşlar ve türlü türlü evcil hayvanla dolu bir dükkan çeşidi var ya, işte o. Ama hayvanat bahçesi gibi değil; bu dükkandaki hayvanlar satılık. Yani yeteri kadar harçlığınız varsa istediğiniz hayvanı satın alabiliyorsunuz! Düşünsenize; kimse sormuyor hayvanları ne kadar seviyorsun, bu hayvana ne kadar iyi bakacaksın diye. Parayı veriyorsun, hayvanı alıyorsun; bitti… Ne kötü değil mi? Şöyle bir hayal etsenize, biz insanları da öyle dükkanlarda sergileseler, sonra hayvanlar gelip satın alsa bizi… Ne kötü olurdu, öyle değil mi?’’

Yavaş’ın çocuklara pet shop’ların ne kadar korkunç yerler olduğu mesajını vermesini takdir edip alkışlıyorum. Ama benim bu güzel cümlelere ek olarak söylemek istediğim, hayvanat bahçelerinin de birer hapishane olduğudur. Düşünsenize, insanları kafeslere kapatsalar, hayvanlar da bize uzun uzuun bakıp bulunduğumuz bahçeyi gezse… Sonra mesela bir maymun yaklaşsa kafese yavrusuyla ve dese ki; ‘’Bak yavrum, bu bir kızılderili, bu da beyaz ırk. Bu kafestekiler de siyahlar. Ne ilginç değil mi?’’ Finalde, ailece birer fıstık atsalar bize… Hoş olur muydu?

Ben de arada mesajımı verdim, rahatladım! O halde, yazımı nihayetlendirebilirim. Kitabı yeğenleri Peri ve Elif’e ithaf eden, son derece akıcı ve eğlenceli bir dile sahip olan Genç Osman Yavaş’ın çocuk kitabı yazmaya devam etmesini naçizane tavsiye eder, yeni kitaplarını okumayı çok istediğimin altını çizerim. Bu arada kitabın arkasında yer alan, Yavaş’ın bu seri için özel olarak bestelediği şarkılar da işin son dakika sürprizi olsun.

Yazarı ve kitabı keşfedip yayımlamaya değer bulan Final Kültür Sanat Yayınları’na ve çizimleriyle hikayeye bambaşka bir hava katan Nalan Alaca’ya teşekkürler.

Gökçe Gökçeer

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments