Egoist okur

ECİNNİLER: Dostoyevski’nin dev romanı

Elimde Timaş Yayınları’nın güzel kapaklı klasikler serisinden çıkan Ecinniler var. Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’nin kalın ve epeyce göz kokutan romanı. Devrimcilerin yükselişe geçtiği ve ideolojilerin teker teker çöktüğü bir dönemde geçen roman, 19’uncu yüzyıl sonu Rusya’sından yazınsal bir tanıklık… Dostoyevski, hem muhafazakarları, hem de ideolojik temellerini “demonik” olarak tarif ettiği devrimcileri eleştiriyor. Hikaye farklı ideolojileri temsil eden beş ana karakter çevresinde dönüyor. Yazar bir yandan onların felsefelerini sorguluyor, bir yandan da ülkesinin sürüklendiği kaosu resmediyor. Karakterler sanki görülmez bir mekanizmaya kapılarak, sonunda bilinçli ya da bilinçsiz olarak bizzat kendilerinin zemin hazırladığı bir felakete sürükleniyor. Gerçekleri göremedikleri için, kendilerini yöneten şeytani dürtüleri -itibar hırslarını, gözü dönmüş güç tutkularını, fanatizmlerini, cehaletlerini ve kontrol edemedikleri güdülerini- fark edemiyorlar.

Bu arada… Rusya’da son derece kaotik olaylar yaşanırken yazılmış bu roman. Yazar da olayların etkisini üzerinde hissediyor, büyük bir değişimin, dönüşümün sancılarını yaşıyormuş. Gene de beklememiş, “dur bakalım neler olacak” dememiş, kendi içindeki ve ülkesinde sıcak savaşın tam ortasında bu dev eseri tamamlamayı başarmış. Çağdaşlarının birçoğunu, ustası Turgenyev’i bile kızdırmayı göze alarak. Bizdeki sıcak dönemlerin romanlarının niçin bu dürüstlükle yazılmadığını sorarsam ileri gitmiş olur muyum?

Büyük Bir Günahkarın Hayatı, Ecinniler’e dönüşürken

Dostoyevski Büyük Bir Günahkarın Hayatı adlı eseri üzerinde çalışırken, onu çok etkileyen bir olay gerçekleşmiş. 21 Kasım 1869’da, bir nihilist anarşist terör grubunun lideri Sergey Neçayev, gruptan ayrılmak isteyen üniversite öğrencisi Ivanov’u Moskova’da bir pusuda tuzağa düşürerek öldürmüş. Dostoyevski’nin Rusya’daki devrimci-terörist sosyalizmle bağlarını koparması bu olaydan sonra olmuş. Ve yazar, ülke çapında farklı görüşlerden birçok kişinin tepkisini toplayan bu olayın ardından yazar, Büyük Bir Günahkarın Hayatı adlı eserine Neçayev’i temsil edecek bir karakter ekleyerek olayı protesto etmeye karar vermiş. Pyotr Stepanoviç karakteri romana böyle dahil olmuş. Aslında kalemini bırakmak üzere olan ve burjuvaların saygı duyduğu yazar Karmazinov karakteri de bize yabancı değil. Dostoyevski bu karakteri, büyük romancı Ivan Turgenyev’le dalga geçmek için yaratmış. (Ecinniler, eleştirmenler tarafından Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ına bir karşı sav olarak sayılıyor, yazar Karmazinov karakteri aracılığıyla bir derebeyi olan Turgenyev’in Avrupa kültürüne hayranlığını, halkı aşağılamasını ve ateizmini şiddetle eleştiriyor.)

Aslına bakılırsa Dostoyevski’nin kendine çıkış noktası olarak aldığı şeylerden biri de İncil’de geçen bir hikaye, cinlerin adamlardan çıkarak domuzların içine girdiği ve bütün sürünün göle atlayarak boğuldukları benzetmesi olmuş. Ne var ki içindeki sanatçı ruh, dosdoğru belirli bir alana dalmak ve fikirsel tartışmalarla oyalanacak gibi değilmiş. Başta hedeflediği o incecik kitaptan gitgide uzaklaşmış, ortaya asıl konunun daralarak yarı komik bir suç hikayesine dönüştüğü geniş bir roman çıkmış. Karakterlerin neredeyse hepsinin içine adeta cinler girmiş, onları delirmiş gibiymiş. Dostoyevski’nin ikinci çıkış noktası sanki romanın bu haline çok daha uygun gibi görünüyormuş: Kar fırtınasında şeytanın eşlik ettiği bir yolculuğu anlatan Puşkin’in dizeleri…

Dostoyevski’nin Ecinniler dışında başka hiçbir eseri tiyatroyla bu kadar yakın ilişkilendirilmemiş: Başlıca olayların yer aldığı bölümler sahneye konar gibi anlatılıyor romanda ve öne çıkan canlandırma usulü olarak diyaloglar, yani karakterlerin sözleri kullanılıyor. Zaten okur olarak karakterleri, değişen ortamlarda sahne üzerindeymiş gibi algılamamızın öncelikli sebebi bu. Hepsinin sahneye ayak basmadan önce duruşları, endamları, kostümleri, mimikleri sanki bir yönetmen tarafından titizlikle denetlenir gibi. Karakterler, aynı oyunda adeta bir ya da birden çok rolü onları tanıdıklarına inanarak aynı anda canlandırıyorlar ve görülmez bir mekanizmaya kapılarak, sonunda bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendilerinin de zemin hazırladıkları bir felakete sürükleniyorlar. Gerçekleri göremedikleri için, kendilerini yöneten şeytani dürtülerini -itibar hırslarını, gözü dönmüş güç tutkularını, fanatizmlerini, cehaletlerini ve kontrol edemedikleri dürtülerini- fark edemiyorlar. Kendilerini beğenmede sınır tanımayan bazıları öylesine gülünç duruma düşüyorlar ki yazar onları birer karikatür figürü olarak betimliyor. (Şipşak Dostoyevski adlı kitaptan alındı. Klaus Stadke, Doğan Kitap)

“İnsanın yazabildiği en sarsıcı 7-8 romandan biri”

“Ecinniler, insanoğlunun yazabildiği en sarsıcı yedi-sekiz romandan biri, hiç şüphesiz, gelmiş geçmiş en büyük siyasal romandır. İlk okuduğumda, yirmi yaşımdayken kitabın üzerimdeki etkisini, sarsılmak, hayret etmek, inanmak ve korkmak kelimeleriyle özetleyebilirim. O zamana kadar okuduğum hiçbir roman beni böylesine derinden sarsmamış, hiçbir hikaye insan ruhu ve şahsiyeti hakkında bana bu kadar sarsıcı bilgiler vermemişti. Sarsıcı olan şey insanın iktidar isteğinin ve affetme gücünün, kendini ve başkalarını kandırma yeteneğinin ve bir inanç bulma azminin, sevmenin ve nefretin, en kutsal olana ilgiyle en bayağı olana düşkünlüğün boyutlarının genişliğini görmek, bu özelliklerin aslında hep yanyana bulunduğunu kavramak ve bütün bu duygu ve ruh durumlarını kitabın ölüm, siyaset ve aldatmacanın şiddetiyle yüklü olay örgüsüyle birlikte yaşamaktı.”

Orhan Pamuk

Subscribe
Notify of

0 Comments
Inline Feedbacks
View all comments