Egoist okur

SEZYUM: “Jules Verne’in hastasıyım, kinin alsam geçer mi?”

“Şu aralar hayatta kalabilmeye gülüyorum…”

Ne şahane cümle, öyle değil mi?

Kaan Sezyum’la bu okuyacağınız röportajı iki hafta kadar önce Kadıköy’ün yeni buluşma mekanı Brasserie Bomonti‘nin açılış gecesinde yapmıştım. Ama araya bi’ sürü şey girdi… İlkin ufak bir seyahate çıktım, ardından canım kedilerimden Paytak hastalandı… Ben çok üzülürken ve evle veteriner arasında koştururken de Sezyum röportajı mecburen biraz gecikti.

Sizi daha fazla bekletmeyeceğim : ) Sezyum’la Boys Noize’dan Mustafa Kandıralı’ya müziği, Italo Calvino’dan İhsan Oktay Anar’a edebiyatı, Örümcek Adam’dan Pratik Tavukçuluk’a kitapları, Gezi sloganlarından Umut Sarıkaya’ya mizahı, onu en çok güldüren şeyle en çok üzen şeyin niçin aynı olduğunu falan konuştuğumuz röportajımız nihayet yayında… Umarım benim kadar siz de seversiniz.

Bu arada… Kendisi DJ Sarıyılan adıyla diceycilik oynadığını söylese de aldırış etmeyin, oyun falan oynamıyor, bu işi çok ciddiye alıyor ve hakikaten sağlam çalıyor.

Gülenay Börekçi

kaan sezyum brasserie bomonti egoistokur jules verne 1

Sezyum Kadıköy Brasserie Bomonti’de kendi deyişiyle diceycilik oynarken. Adresi de vereyim, tam olsun: Caferağa Mahallesi, Sakızgülü Sokak, No 14, Kadıköy. (solda) Jules Verne fotoğrafını @neitshade renklendirmiş. (sağda)

Sezyum’dan gerçeklerle ruh hastası olmadan yüzleşme teknikleri

İlk sorumu biraz acayip bulabilirsin Sezyum ama seni ne saymamız gerek, mizahçı mı, gazeteci mi, yoksa başka bir şey misin sen?

Ana fikir şu: Tembellik yaparak çalışmaya, hayatımı kazanmaya çalışıyorum. Yaparken en çok zevk aldığım şeyler neyse, onlarla ilgileniyorum. Bunun içinde de her türlü şey oluyor. Müzik, radyo programı, yazı yazmak, komik bi’ şeylere bakmak, şirketlere sunum yapmak, gerekirse reklam senaryosu yazmak, aklına ne gelirse yapmaya çalışıyorum. Taksici “Ne iş yapıyorsun abi?” diye sorduğunda da cevap verememem bundan.

Zaman zaman çeşitli mekanlarda DJ’lik de yapıyorsun. Nerelerde çalıyorsun, yaratmak istediğin atmosfer ne oluyor?

Kendimi hiçbir zaman gerçek bir DJ olarak görmüyorum. Yıllar önce Gizli Bahçe’de çalmaya başlamıştım. O zamandan sonra da DJ Sarıyılan adıyla diceycilik oynuyorum. Genelde ayda bir kez cuma geceleri Kiki’de çalıyorum, arada Babylon ve Nublu’da da “Sarıyılan” olarak çalıyorum. Bunun dışında arkadaş düğünleri ve özel günlerde de diceycilik vazifemi yerine getiriyorum. Tematik bir çizgim olmadığı için genelde o sırada insanlara ne iyi gelecekse onu çalıyorum. Bir şarkı Boys Noize’dan olur, bir sonraki parçada bakmışsın Deli Selim ve Mustafa Kandıralı’ya Aphex Twin eşilk eder.

kaan sezyum brasserie bomonti egoistokur 1

En güldüğüm adamlardan biri olduğun için mizahla devam edeceğim… Sence bu ülkede en çok nelere gülünüyor?

Mizah biraz da gerçeklerle ruh hastası olmadan yüzleşme tekniği gibi bir şey oldu artık Türkiye’de.

Ufff, bu çok güzelmiş…

Yani gündem üzerinden yapılan mizaha bakarsak herkes aynı şeye gülüyor: Gerizekalılık, mantıksızlık ve adaletsizlik… Tabii ki bunların sorumluları hayatınızın akışını değiştirebilecek güçte ve yetkide insanlar olunca da işler biraz karışıyor. Şu aralar hayatta kalabilmeye gülüyorum.

Mizah da şekil değiştiriyor mu? Mesela günümüz mizahının belirgin özellikleri neler? Gezi’nin açığa çıkardığı farklı bir damar var mesela, onu nasıl tarif edersin?

Mizah dille birlikte gelişiyor. Yeni argolar, şablonlar, kalıplar doğuyor, büyüyor ve ölüyor… Bu sırada da yeni fikirler, yeni teknikler ve yaklaşımlar oluşuyor. Gezi’nin mizah olarak açığa çıkarttığı şey aslında çok öncesinde internette yaşıyordu. Sadece insanlar internette dolaşmak yerine sokağa çıkınca, internetten bu kadar haberdar olmayanlar haliyle şaşırdı. Ayrıca sokakta olaylar daha sert ve net ifade edildi tabii ki. Çünkü bir tepki olarak küfür yazmak yerine “Çare Drogba” yazan insanlar vardı.

Senin şahsına da yönelteyim bu soruyu, sen en çok kimlere ve nelere gülüyorsun? Tabii hemen peşinden en çok nelere üzülüyorsun diye de sormam lazım…

Kimse kusura bakmasın ama en çok bizim baştaki ekibe gülüyorum. Neredeyse her davranışları ve kararları nasıl bu kadar yanlış ve yanlı oluyor, ona gülüyorum. Tabii aslında bu sırada adalet algımızın yok olması durumu da var. Bu dediğim şeye güldüğümü söyledim ama üzülüyorum da ister istemez. Çünkü adalet hepimize lazım. Olmazsa olmaz. Yani olur ama o da güzel olmaz.

kaan sezyum brasserie bomonti egoistokur 3

“En komik yazanlar İhsan Oktay Anar ve Italo Calvino”

Garip olduğunu biliyorum ama insan nasıl komik yazar, bunun bir formülü var mıdır diye soracağım. Bir de mizah alanındaki kahramanların kimler, kimleri okuyorsun?

Komik olmanın pek bir yolu yok herhalde. Herkesin kendi dilini, ifade biçimini geliştirmesi lazım. Bu bazen çizgiyle, bazen diyalogla, bazen de Umut Sarıkaya’daki gibi insanı huzursuz eden bir içgörüyle oluyor. Italo Calvino ve İhsan Oktay Anar bence çok komik yazıyorlar. Bir de Örümcek Adam okuyorum uzun süredir, 1988’e kadar geldim.

Yazıya dönersek; nerede ve nasıl yazarsın? Yalnızken, etrafta birileri varken, bangır bangır müzik çalıyorken, ortalık sessizken…

Garantili rahatsız edilemeyeceğim ortamlarda yazmak keyifli oluyor. Ama onun dışında her saat ve her koşulda yazı yazabiliyorum. Sabah erken biten her iş nefis oluyor.

Yazmanın en iyi tarafı nedir?

Yazının bitmesi.

Yazmanın en sevimsiz yanı nedir peki?

Bir sonraki yazının yazılacak olması ve tabii ki Microsoft Word.

Kurmaca yani öykü, roman tarzında bir şeyler yazacak mısın?

Öykü ile romanın çok farklı disiplinleri var. Kısa öykü şu sıra en mantıklı geleni. Öbürüyle uğraşanlar zaten yazar oluyor. Benim yazar olmak gibi bir hırsım yok ama güzel bir motivasyonla, eğlenceli şeyler çıkabilir.

kaan sezyum brasserie bomonti egoistokur 2

“Kütüphane dedektifi” soruyor, Sezyum cevap veriyor…

Kütüphanenin raflarını karıştırsam, bulduğum hangi kitap beni şaşırtırdı?

Pratik Tavukçuluk, Dr. Fuat Ali Örsan. Ben her gördüğümde şaşırıyorum.

Ha biliyorum onu. Kabalcı’nın üst katında görüp almıştım ama bir arkadaşım çok isteyince ona verdim. Peki bugüne kadar sana hediye verilen en iyi kitap hangisiydi?

Yüzyıllık Yalnızlık.

Çocukken en sevdiğin kitaplar hangileriydi?

Jules Verne’in hastasıydım. Hâlâ da hastasıyım. Kinin alsam geçer mi?

Kitapla ilgili kötü alışkanlıkların var mı, mesela kitap çaldın mı hiç? Veya ödünç aldığın bir kitaba el koydun mu?

Kimse kusura bakmasın ama böyle şeyler huyum olduğu için kötü alışkanlık olarak görmüyorum.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments