Mona Lisa’nın gülüşünü çizebilir misin?
Bana sorarsanız, son aylarda çocuklar için bundan daha güzel kitap çıkmadı. Sırf çocuklar değil, büyükler için de. Mesela benim bu yaz saatlerce sayfaları arasına gömüldüğüm ve sayesinde en mutlu olduğum kitap bu. Adı, “Gel Beraber Resim Yapalım”. Önce yazarı Marion Deuchars’la röportajımıza bir göz atın, sonra da bence mutlaka kitabı edinin. İster en yakınınızdaki canı çoook sıkılan ufaklık için, ister kendiniz için…
Marion Deuchars: “Hepimiz bir Picasso olamayabiliriz ama pekala resim yapabiliriz”
Tanıtım yazısına bakarsanız, Marion Deuchars’ın kitabı “Gel Beraber Resim Yapalım”da, “Sanatın ne olabileceği, nasıl yapılabileceği, yıllar içinde insanlık için ne gibi anlamlar ifade ettiği” anlatılıyor. Bense tanıtım yazılarına pek metelik vermediğimden daha işe yarar bir özet yapayım: Elimizdeki kitap, herkesin resim yapabileceği ve resim sanatıyla bilfiil meşgul olabileceği fikrinden hareketle yazılmış bir oyun kitabı. Ödüllü yazar, ressam Marion Deuchars, “Herkes ressam olabilir” diyor. “Yeter ki kafaya koyup içindeki yaratıcılık damarını keşfetmeye çalışsın ve o damardan yürümenin tadını çıkarsın.”
Kitap aynı zamanda bir resimli sanat tarihi. İçinde, Leonardo Da Vinci’den Paul Klee’ye her sanatçı, mağara duvarı resimlerinden Afrika masklarına, sürrealist oyunlara kadar her sanat akımı, her mühim yaratıcı hareket var. Ama uzun uzun değil, kısa cümleler ve simgelerle anlatılmış bir sanat tarihi bu. Anlatılan eserlerin benzerlerini yapmanız için tüyolar veriliyor, metotlar gösteriliyor. Tabii sayısız çizim, aktivite ve yaratıcı fikirle beraber… Böylece şahsi Mona Lisa’nızı ona en güzel gülüşü vererek yaratabiliyor, misket, tepsi, boya ve kâğıt kullanarak Jackson Pollock tarzı tuhaf ama etkileyici işler yapabiliyorsunuz. Ya da en basitinden parmak izlerinizle muhteşem kuşlar, suratlar çizebiliyorsunuz.
Elimden bırakamadığım bu kitabı yazarına anlattırmak en güzeliydi, ben de öyle yaptım. İşte İskoçyalı ressam Marion Deuchars’la mülakatımız…
Herkes ressam olabilir mi gerçekten?
Hepimiz bir Picasso olamayabiliriz ama pekala ressam olabilir, resim yapabiliriz. Sanat öğrenmek diğer yetilerden farksızdır. Öncelikle bir yol göstericiye ihtiyacınız olur, bir de çok ama çok pratik yapmanız gerekir. Önünüzdeki tek engel de korkudur. Tuhaf bir çelişki ama insanlar pratik yaptıkça daha iyiye gidebileceklerini düşünmez, tam aksine sanatın doğuştan gelen bir yetenek, bir armağan olduğuna, sanatla sadece “seçilmiş” bir azınlığın meşgul olabileceğine inanırlar. Ben buna kuvvetle itiraz ediyorum. Hepimiz yaratıcıyız ve sanat yapmak için bahanelere ihtiyacımız yok.
Bir de bana öyle geliyor ki Leonardo Da Vinci’nin de bir zamanlar çocuk olduğunu unutmamalıyız. Çocuklar için sanat neden gereklidir?
Çizmenin, boyamanın tarihçesi dilin ortaya çıkışından bile eskiye dayanıyor. Biz bugün hâlâ bu çok eski dili kullanıyoruz, materyallerle oynayarak, ellerimizi hareket ettirerek, işaretlerden yararlanarak… Bana göre, çizmek, boyamak yeryüzüyle iletişim kurmaktır. Çocuklar da sadece dünyayı anlamak için çizerler, amaçları katiyen birilerini etkilemek değildir. Ve alışılmış malzemelerle çalıştıklarında bile ortaya çıkan çizimler, bize onların iç dünyasını gösterir.
Da Vinci, Klee, Miro, Kandinsky gibi büyük ressamlarla çocukların bir ortak noktası var mıdır, varsa nedir?
Hmmm, sanırım sözünü ettiğiniz bu sanatçılar çocuklara özgü bir merak duygusuyla dolup taşıyorlardı ve bunu hiçbir zaman kaybetmediler. Günümüzde sanatçılar, yani yetişkin ressamlar çoğu zaman akademik bir rotayı takip ediyor ve bu sırada da oyun arzularını unutuyorlar. Klee ya da Kandinsky ise hep çocuk kalabilmişlerdi. Leonardo da Vinci’nin o tuhaf icatlarını düşünün; “Şöyle bir şey olsaydı, hayat neye benzerdi” sorusundan doğmuştu hepsi. Klee ve Miro da içlerindeki yaratıcı merak duygusundan hep yararlandılar. Bunu ben “sol beyni yani mantığı kapamak ve düşünme eylemini sağ beyne yani yaratıcı zekaya teslim etmek” olarak adlandırıyorum. Büyük sanatçılar, kuralları yerle bir edebilirlerdi. Miro’nun “İspanya İç Savaşı” adlı tablosunda, bir kolu devasa büyüklükte, diğeri normal bir savaşçı görürüz. Çocuklar da kafalarına göre takılıp buna benzer çizimler yapar, diyelim ki birini güçlü göstermek için onun boyutlarıyla oynarlar. Hatta canları isterse çimenleri maviye boyar ve her şeyi kolaylıkla tersyüz edebilirler.
Peki can alıcı kısma gelirsek; çocukları sanatla tanıştırmanın, onlardaki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmanın en iyi yolu nedir?
Kendi çocuklarımdan örnek vereyim. Onlara sanatı “öğretmek” yerine onlara canları istediğince karmakarışık edebilecekleri bir ortam yaratıyor, bir de gerekli malzemeleri temin ediyorum. Bu işin en önemli kısmı. Günümüzde anne babalar ortalığın temiz pak olmasına haddinden fazla önem veriyor, bu yüzden de çocuklarının ellerine tabletleri tutuşturuveriyorlar. Teknolojiye karşı değilim ama hata yapmanın sanat üretmek konusunda ne kadar önemli olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Dijital ekranlarda hata yapmak imkansız, çocuklar bu yüzden de gelişemiyor. Onları okula gönderirken çantalarına mutlaka bir çizim defteri de koyuyorum. Daha doğrusu eskiden koyuyordum, artık ben söylemesem de çizim defterlerini muhakkak yanlarına alıyorlar.
Bizde sevdiğim bir slogan vardır, “Kirlenmek güzeldir” diye… Sanat için de böyle anladığım kadarıyla… Çünkü sevdiğiniz bir işi yaparken kirleniyorsanız, epey tecrübe kazanıyorsunuz demektir. Devam edelim, defter, kalem taşımak neye yarar?
Defter kullanmaya çok gençken başlamıştım. Çizmeyi seviyor, çizimin fotoğraftan önemli olduğuna inanıyordum. Neden? Çünkü çizdiğiniz mekanla ya da kişiyle daha sağlam ilişkiler kurarsınız ve herkesin biricik olduğunu fark edersiniz. 10 yıl önce gittiğim Küba’ya sonradan bir kez daha gittim, bir zamanlar resmettiğim yerleri yeniden görmek çok güzeldi. Gördüğüm hiçbir şeyi unutmadığımı fark ettim.
Çocuklar sizin kitaplarınızı niye alsın, eğlenmek için mi yoksa bir şeyler üretmek için mi?
İnteraktif kitaplar yapıyorum, dolayısıyla diledikleri gibi takılabilirler. Bazen fikir edinmek için okurlar, bazen de tavsiyelere uyarak kendi resimlerini üretirler… Umarım hoşlarına gider, işlerine yarar. Zira kitaplarımda sanat okulunda öğrendiğim her şeyi çocukların diliyle paylaşıyorum.
Marion Deuchars’dan genç çizerlere tavsiyeler
+ Şahsi sesinizi keşfedin, imzanızı yaratın. Öğrenirken başkalarını kopya etmeniz kabul edilebilir, fakat nihayetinde kendi özgün stilinizi, yolunuzu bulmalısınız.
+ İnsan ruhunun yeniye karşı bir iştahı olduğu muhakkak, resim sanatı söz konusu olduğunda da bu böyle. Bunun için risk almalı, iç sesinizi takip etmelisiniz.
+ İllüstratör olmak istiyorsanız, size ilham veren işleri inceleyin. Bu kitabın kapağını ben yapsaydım nasıl bir tercihim olurdu? Peki ya şu posteri? Oturup kendi kapağınızı, posterinizi yapmayı deneyin.
+ İllüstrasyon günümüzde ticari bir alan, teknoloji de işimizi bir hayli kolaylaştırıyor. Tek yapmanız gereken bir fikir bulmak ve bunu insanlara en iyi şekilde iletmek.
+ Sanat için resim tek yol değil. Ben her sene yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum; seramik de olabiliyor, ekmek yapmak da… Ve öğrendiğim her şey resim yaparken de işime yarıyor. Önemli olan öğrendiklerinizi alışkanlığınız haline getirmek.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest