“Dijital çağda okuma biçimleri de değişiyor. Bu yeni çağda, kitap kapaklarının üstleneceği rol şimdilik belirsiz, ama biz, edebiyatın büyük yapıtlarına dair şahsi deneyimlerimizi yansıtmanın her zamankinden daha önemli olduğuna inanıyoruz. Sizin hikayeniz hangisi? Onu gururla gösterin…”
Senin hikayen hangisi?
Out of Print diye kitap sever bir firma dünya edebiyatının büyük yapıtlarını tişört haline getirmiş. Akla gelmeyecek bir fikir sayılmaz, ama Out of Print bunu büyük bir zarafetle yapıyor ve tişörtlerinde ünlü romanların ilk basımlarının kapaklarını kullanıyor. Mesela Salinger’ın Catcher in the Rye’ının bir zamanlar yasaklanmış olan orijinalinin kapağı… Ya da F. Scott Fitzgerald’ın Tales of the Jazz Age’inin, Vladimir Nabokov’un Lolita’sının, William Golding’in Lord of the Flies’ının kapakları artık ortalıkta boy gösterip hava atmanızı sağlayacak acayip güzel tişörtlere dönüşmüş durumda. Firma yetkilileri işi ciddiye alarak söz konusu yazarlarla veya mirasçılarıyla bağlantıya geçerek onlardan yasal izin de almış. Tişörtünüzle birlikte size bir de sertifika gönderiliyor. “Okuma hazzını herkese bulaştırmaya çalışıyoruz, fakat dünyanın birçok yerinde yaşayanların kitapları okumak şöyle dursun onlara ulaşmalarının bile mümkün olmadığının farkındayız” diyorlar. Ve bu durumu değiştirmek için kitap seven herkesin elinden geleni yapması gerektiğine inanıyorlar. Bunun için Books for Africa diye bir başka organizasyonla anlaşmışlar. Sattıkları her tişörte karşılık Afrika’ya bir kitap gönderiliyor. Yani bu güzel tişörtlerden almak için çok sebep var…
Nabokov’un kitaplarını okuyan birisi olarak elbette Lolita’yı almak istemem kaçınılmaz. 1984 de göze çarpmıyor değil. Bir de tişörtlere bakarken ilginç bir karşılaşma da yaşadım. Kiev’de olduğum şu günlerde, daha dün Mihail Bulgakov’un heykelinin yanında oturup fotoğraf çektirmiş ve bu yazarı daha önce duymadığım için kendi kendime hayıflanmıştım. Elbette kısa bir araştırma yaptım hakkında. İstanbul’a döndüğümde okunacak kitaplar listeme Usta ile Margarita’yı ekledim ki bu kitabın tişörtünü de internet sayfalarında gördüm. Bu arada, buradaki inanışa göre bu heykelin burnuna dokunup dilek tutarsan gerçekleşiyormuş. Hatta insanlar o kadar çok dokunmuşlar ki heykelin burnuyla bedeni arasında renk farkı olmuş aşınmaktan. :) Hayat kısa… Read more »
Burcu birkaç seferdir çok güzel şeyler yazdın ama ben berbat bir hafta geçirdim ve adeta nefes almaya bile vakit bulamadım. Zaten fark etmişsindir, Egoist’i bile daha az güncelleyebildim. Ama yazdıkların sayesinde yüzüm güldü bi parça :) Kiev’de olduğunda bile beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim.
Dilek Vidana tavaşoğlu
13 years ago
Gülenaycım, nereden buluyorsun bu ilginç şeyleri? Çok hoşuma gitti bunlar. Benim iron-on kağıtlarım var, vallahi kendi t-shirtümü kendim yapacağım, getir en sevdiğin romanı, sana da yapalım istersen…
Nabokov’un kitaplarını okuyan birisi olarak elbette Lolita’yı almak istemem kaçınılmaz. 1984 de göze çarpmıyor değil. Bir de tişörtlere bakarken ilginç bir karşılaşma da yaşadım. Kiev’de olduğum şu günlerde, daha dün Mihail Bulgakov’un heykelinin yanında oturup fotoğraf çektirmiş ve bu yazarı daha önce duymadığım için kendi kendime hayıflanmıştım. Elbette kısa bir araştırma yaptım hakkında. İstanbul’a döndüğümde okunacak kitaplar listeme Usta ile Margarita’yı ekledim ki bu kitabın tişörtünü de internet sayfalarında gördüm. Bu arada, buradaki inanışa göre bu heykelin burnuna dokunup dilek tutarsan gerçekleşiyormuş. Hatta insanlar o kadar çok dokunmuşlar ki heykelin burnuyla bedeni arasında renk farkı olmuş aşınmaktan. :) Hayat kısa… Read more »
Burcu birkaç seferdir çok güzel şeyler yazdın ama ben berbat bir hafta geçirdim ve adeta nefes almaya bile vakit bulamadım. Zaten fark etmişsindir, Egoist’i bile daha az güncelleyebildim. Ama yazdıkların sayesinde yüzüm güldü bi parça :) Kiev’de olduğunda bile beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim.
Gülenaycım, nereden buluyorsun bu ilginç şeyleri? Çok hoşuma gitti bunlar. Benim iron-on kağıtlarım var, vallahi kendi t-shirtümü kendim yapacağım, getir en sevdiğin romanı, sana da yapalım istersen…