Egoist okur

8 KİTAP: Aşkın kırmızısı, siyahı, edebiyatı

Aşkın içinde olan her şey bu romanlarda… Mutlu aşklar, ıstıraplı olanlar, ihanet içerenler, intikamdan beslenenler, sürpriz vaadedenler, hayatın yaşama değer olduğunu hatırlatanlar… Bu hafta aşk romanları okuyoruz.

ask-romanlari-egoistokur-gulenay-borekci

Kırmızıdan siyaha aşkın halleri

Aldatanın yaşadıklarını çok okuduk ama aldatanın ne hissettiğini ise pek de bilmiyoruz. Kızıyoruz, üzülüyoruz, hayatımızdan çıkarıyoruz ama arada aldatana bir şey olmuyor, o hep güçlü kalıyor gibi geliyor bize.

“Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası” geliyor aklıma… Bir erkek aldattığı, sonra da boşandığı karısını bir başka adamın kolunda görünce ne yapar? Görmezden mi gelir, “hayır canım, o benim karım değil, benzetiyorum herhalde” mi der, durumu olduğu gibi kabullenerek yanlarına gidip “Merhaba” mı der, yoksa kıskançlık krizine mi girer?

Hamdi Koç kitabında, “Karımı sokakta bir adamın kolunda gördüğüm zaman ilk hissettiğim şey korku oldu. Ölüm korkusu. Çok korktum. Oysa ölmesi gereken karımdı. Ölmesi gereken karımın yanındaki adamdı. Ama ben ölüyordum” diyen karakter aracılığıyla aldatan erkeğin ruh hallerini gösteriyor bize. Yeni değil ama hâlâ taze. (Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası, Doğan Kitap)

Bir de “Aldatma Antolojisi” var. Yazar ve performans şairi Daphne Gottlieb’in kitabı. Adı ‘Yalanlar Antolojisi’, ‘Gözyaşı Antolojisi’, ‘Öfke Antolojisi’ ya da ‘İntikam Antolojisi’ de olabilirdi… Gottlieb çağdaş Amerikan edebiyatının yeni kuşak 25 yazarından aldatmaya dair öykü, şiir ya da denemeler istemiş; enteresan işler gelmiş. Evlilikler, ömür boyu süreceği sanılan aşklar, inancın mühürlediği beraberlikler, tek gecelik sevişmeler, internet buluşmaları, sado-mazo kulüplerinde başlan maceralar, kısacası modern hayatın içinde yer alan her türlü ilişki mevcut. “Gizli İlişki Yaşamanın Yolları” başlıklı bir yazı bile unutulmamış.

Okurken şunu hissettim: İhanet aşkın gölgesi gibi bir şey, kişilere ve durumlara göre artıyor, azalıyor, yine de varlığını her daim hissettiriyor. Galiba böyle de sürecek. Biz büyük bir muammanın içinden alnımızın akıyla çıkıp “Aşk nedir?” sorusuna açık ve seçik bir cevap bulabildiğimiz güne dek. Ve o güne dek hepimiz aşkı bulmak, aşkı korumak, aşkı yıkmak için didinip duracağız.

“Aldatma Antolojisi”, insanın kendini “öteki’nin yerine koymayı denemesi için iyi bir yol. Bir kitap süresinde aldatıyorsanız aldatılan, aldatılıyorsanız aldatan olabilmek için… Aradaki çizgi öyle ince, görünmez ve kolay aşılabilir ki.

Ama endişelenmeyin, bu haftanın okuma önerilerinin devamında aşka dair iç açıcı şeyler söyleyen kitaplar da var.

ROMANTİK AŞK

Austen Diyarı, Shanon Hale, Artemis Yayınları

“Yalnızım çünkü tüm şahane erkekler kitaplarda yaşıyor!” diyor “Austen Diyarı’nın kahramanı Jane. Adaşı Jane Austen’a hayran ve Bay Darcy’e benzeyen bir erkeğe rastlayamadığı için hayatında kimse yok. Derken zengin bir akrabası ona mirasından küçük bir pay bırakıyor; İngiltere’de, Austen takıntılı kadınlara hizmet eden bir işletmede kısa bir tatil… Ne olacak peki; kurgusal bir “Austen Diyarı”na kapanmak acaba Jane’in hayatını güzelleştirecek mi, yoksa Bay Darcy rüyası onu tamamen ele mi geçirecek?

“Prenses Akademisi” ve Grimm Kardeşler’in çocuklukta okuduğumuz peri masallarını “Kaz Çobanı”, “Ateş Kız” ve gibi nefis birkaç kitabıyla tanıdığım Shannon Hale, daha sonra dizi haline de getirilen “Austen Diyarı” ile Newberry Onur Ödülü’nü almış.

TEKİNSİZ AŞK

Gölge ve Kemik, Leigh Bardugo, Martı Yayınları

İsrailli genç yazar Leigh Bardugo fütüristik bir distopyayı lattığı ünlü üçlemesinde, biri karanlık ve tehlikeli, diğeri iyi kalpli ve sakin iki erkek arasında kalan ve aslında dünyayı kurtarma potansiyeline sahip bir genç kızı anlatıyor. Kurduğu dünya müthiş. 18. yüzyıl Rusya’sından esinlenerek kurmuş bu dünyayı Bardugo. Ayrıntılı haritaları, müthiş güzel kapak çizimleri, kubbeli sarayları, karanlık ormanları, geleneksel Rus masallarından fırlamış dehşet verici yaratıkları, yorgun savaşçıları, seriye adını veren kibirli Grisha’ları, masum yüzlü iblisleri, yaşlı bilge kadınları, karların altında uzun uzun yürüdükten sonra barlarda, ateşin etrafında içilen ‘kvas’ları, bolca kullanılan Rusça kelimeleri, farklı ve kudretli bir şıklığı simgeleyen renk renk ‘kefta’ları… Bütün bunlar “Grişa Üçlemesi”ni genç okurlar için karanlık ama sürükleyici bir aşk hikayesi haline getiriyor. İlk kitap “Gölge ve Kemik”in ardından, “Kuşatma ve Fırtına”, “Çöküş ve Yükseliş”i okuyabilirsiniz. “Kargalar Meclisi” ise yazarın aynı atmosferde geçen bir diğer romanı. Grisha dünyasıyla tanışmak isteyenler için… Bu arada hikayeyi pek yakında beyazperdede izleyeceğimizi de söyleyeyim.

ZOR AŞK

Senden Önce Ben, Jojo Moyes, Pegasus Yayınları

Yaşamın ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil bir elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Cevabını bilmediğiniz bütün ufak tefek soruları ona sorabilirsiniz. Tabii neşeli ve iyimser Lou’nun kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği bir şey var: Hayatın çok daha karmaşık sorularla dolu olduğu…

Bunu, geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will’le tanışınca anlıyor. Will ufak tefek şeylerle ya da aklınıza gelebilecek herhangi bir büyük şeyle de mutlu olacak biri değil. Keyifsiz ve anlaşılır sebeplerle çok hırçın. Çevresindeki tüm renkler ve Will ciddi ciddi intihar etmeyi düşünüyor. Jojo Moyes’in “Senden Önce Ben” romanı sinemaya da uyarlanacak kadar büyük başarı kazanmıştı. Sıcak bir yaz öğleden sonrası hayata ve aşka dair kafa yormak ama çok da yorulmamak istiyorsanız, ideal seçim olabilir.

Öte yandan kitabın devamının da çıktığını çıktığını söylemeliyim. Ama “Senden Sonra Ben”, Lou’nun Will’in ölümünden sonra yaşadıklarını anlattığı için fazlasıyla hüzünlü. Dünya katlanılmaz bulmaya başlayan Lou, sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini de öğrenmek zorunda artık. Ama bu kederden arınma yolculuğunun olağanüstü sürprizler barındırdığını öğrendiğinde, Will’in belki de hiç gitmediğini de keşfedecek.

İLK AŞK

Saygı Duruşu, Siegfried Lenz, Everest Yayınları

Adı Günter Grass, Martin Walser, Alexander Kluge, Heinrich Böll gibi savaş-sonrası Alman edebiyatının en önemli isimleriyle birlikte anılan, Siegfried Lenz, çağdaş romanın öncülerinden sayılıyor. Thomas Mann ve Goethe ödüllü yazarın bir öğretmenle öğrencisi arasındaki yasak ve tekinsiz aşkı ele aldığı son romanı “Saygı Duruşu” onu keşfetmek için bir fırsat. Üstelik bu tarz şiirsel anlatılarda alışık olmadığımız bir şekilde, uluslararası bir çok satan kitap söz konusu. Lenz kibında bizi sezgisel bir yolculuğa çıkarıyor. Hem de büyük bir ustalıkla… Nereye sürüklendiği belli olmayan bu ilişkiye bakarken kendimizi çağrışımların seline bırakıyor ve ilk aşkın acısını hatırlıyoruz. Lenz, yazar Ayşe Sarısayın’ın çevirdiği bu kitabında, “ayrılığın dilbilgisine” de hakim olduğunu kanıtlıyor. –

ACI AŞK

Ayın İki Yüzü, Manuela Salvi, ON8 Kitap

“Hepimizin aşkın ağına düşmemiz, âşık olmaya bu denli ihtiyaç duymamız ve yine de sevdiğimizi sandığımız kişiye bir şeyler vermeyi beceremememiz sence de garip değil mi? Aşık olmanın ne demek olduğunu bilmiyorum. Umarım, tahammülsüzlükle, karışık duygularla, doyurulamaz arzularla bir ilintisi yoktur. Yükseklerde uçmaktan hoşlanmıyorum. Önce göğe dokun, sonra en aşağı, cehennemin dibine in. Buruk bir tadı var, mutluluğa hiç benzemiyor.”

Bianca ve Manuel, resim ve müzik tutkuları aralarındaki mesafeyi ne kadar kısaltırırsa kısaltsın, farklı dünyaların insanları. Biri aydınlıkta yaşıyor, diğeri karanlıkta. Şiddet ve adaletsizlik ikisini farklı şekillerde etkiliyor, hırpalıyor. Ay’ın iki yüzü gibiler tıpkı, biri olmadığında, diğerinin de anlamı kalmıyor. Yarını düşünmemeye çalıştıkları bir aşkı paylaşıyorlar. Aralarında aileleriyle yaşadıkları sorunlar, geçmişin travmaları, hayallerle gerçeklerin amansız savaşı var. İtalyan edebiyatının genç yazarlarından Manuela Salvi, suç dünyasında hapsolmuş iki gencin arasındaki ilişkiyi anlatırken bize masumiyetin ve aşka dair de yeni şeyler söylüyor.

TATLI AŞK

Fangirl, Rainbow Rowell, Pegasus Yayınları

Gerçek ve düş arasında sıkışmış hayalperest bir genç kız… Bir elmanın iki yarısıyken farklı hayatlara savrulan iki kardeş

Cath bir Simon Snow hayranıdır. Aslında, tüm dünya Simon Snow hayranıdır… Ancak Cath takipçi olma konusunda herkesten iyidir. İkiz kız kardeşi Wren’le çocukluklarından beri Simon Snow kitaplarını defalarca okumaktan, hayran kurgusu yazmaya kadar, kendilerini seriye adamış, annelerini kaybetmelerinin acısını da ancak bu şekilde atlatabilmişlerdir. Büyüdükçe Wren’in hayranlığı azalsa da Cath’in vazgeçmeye niyeti yoktur.

Üniversiteye gidecekleri sırada Wren, onunla aynı odada kalmak istemediğini söyleyince Cath kendi rahat dünyasının tamamen dışında, bir başına kalır. Son derece utangaç olan Cath, kendini yazdığı hayran kurgusuna kaptırmıştır. Hikâyesinde her zaman ne diyeceğini gayet iyi bilmekte ve gerçek hayatta hiç tecrübe etmediği romantizmi öyküsüne yansıtabilmektedir. Ama yazarın Cath’e ve okurlara sordurduğu sorular vardır: Wren elinden tutmadan da Cath her şeyin üstesinden gelebilecek midir? Kendi hayatına başlamaya gerçekten hazır mıdır? Ya kendi hikâyelerini yazmaya? En önemlisi de Simon Snow sevdasını geride bırakma pahasına yola devam etmeyi istemekte midir?

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments