Egoist okur

Çocuk kitaplarının renkli yaratıcısı Deniz Üçbaşaran: “Önce hikâye…”

Deniz Üçbaşaran’ın çizimlerini uzun süredir takip ediyordum. Hem arkadaşım Arslan Sayman’ın neredeyse bütün kitaplarını resimlediği için hem de minimal çizgilerle dünya tatlısı, üstelik yaşayan karakterler yaratabildiğinden. Dolayısıyla bu röportaj da epey bir süredir aklımdaydı. İşte Deniz’in çocuk kitaplarına ve renklere dair anlattıkları…

deniz ucbasaran egoistokur gulenay borekci

Deniz Üçbaşaran

“Yaratıcılık, güzel tesadüfler, aniden ortaya çıkan fikirler ve ortak heyecanlarla gelişiyor”

Çocuk kitapları resimlemeye nasıl başladınız?

Bizim nesil resimli çocuk kitaplarıyla büyümedi ama o zamanın koşullarıyla üretilmiş ne kitap varsa bizim eve girmiştir sanıyorum. Net olarak hatırladığım Ayşegül serisi. Bu görsellerin içine düştüğümü hatırlıyorum. Sonrasında tabii ki çizgi romanlar, Tommiks-Teksas serileri benim için vazgeçilmez oldu. Yani resimlenmiş her tür kitap ilgimi çekerdi. Önce hayran olduğumu sonra çizmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Anlaşılan güzel çizimler kanıma girmiş. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdiğimde aklımın derin bir köşesinde kitap resimlemek vardı. Ne yazık ki bu istek uzun yıllar o köşede kaldı.

İlk çizdiğiniz kitap “Kırmızı Kuş” olmuş. Okuduğum için iyi biliyorum, görselleştirmesi zor bir kitap ama siz mükemmel bir iş çıkarmışsınız.

“Kırmızı Kuş”un hikâyesi biraz farklı. Kurguladığım öyküyü çizdim ama yazmayı beceremedim diyebilirim. Yaklaşık 15 yıl sonra Arslan Sayman öyküye hayat verdi ve çok da güzel yazdı. Yani önce resimler sonra metin geldi. Kitap resimleme isteğim büyüktü ama koşullar çok elverişli değildi. Belki yazabilseydim durum farklı olurdu ve zor piyasa koşullarına dayanmayı deneyebilirdim. “Kırmızı Kuş”, benim üniversiteden sonra ilk kitap atağım ve sonra “Yıldız Cini” var. İkisi de yıllarca yazarını bekledi. Ben de bu sevdayı aklımın derin köşesinde sakladım. Ta ki reklam ajanslarından emekli olana kadar.

Bildiğim kadarıyla genellikle Arslan Sayman’ın kitaplarını resimliyorsunuz. Roald Dahl’ın Quentin Blake’le, Goscinny’nin Sempe’yle çalışması gibi bir şey sizin ortaklığınız, birlikte üretiyorsunuz… 

Evet ilk kitap ortaklığımızdan sonra devamı da geldi. Birlikte epeyce kitap yaptık. Arslan yazıyor ben resimliyorum. Öyküyü ilk ben okuyorum, sonra eleştirim varsa söylüyorum, görseli çok zorlayacak bir durum varsa bazı isteklerim de olabiliyor. Arslan çizere çok saygılı bir yazar, resimde mantık hatası olmadığı sürece karışmaz. Çizgisini, öyküyü yorumlama şeklini, renklerini, titizliğini tanır ve buna göre öyküsünü teslim eder ya da etmez.

Hikâye mi önce çıkıyor, görsellik mi ya da değişiyor mu? 

Aslında her koşulda önce hikâye var. Ben yazamayan bir çizer olarak “Kırmızı Kuş”ta olduğu gibi hikâyeyi kurgulayıp çizebilirim. Bir metin olmasa da hikâyeyi resimle anlatabilirim. Ama önce hikâye… Yaratmak biraz da güzel tesadüfler, aniden ortaya çıkan fikirler ve ortak heyecanlarla gelişiyor, bu nedenle de ucu bucağı yok sanırım.

Siz bir kitap yazmayacak mısınız? 

Keşke, ama kendimi yeterli görmüyorum. Kafamda fikirler uçuşuyor ancak yazmak başka bir ustalık.

Sizi hangi uğraşlar besler?

Günlük hayatın içindeki her şey. Bir de genellikle çikolata…

deniz ucbasaran egoistokur gulenay borekci 1

“Kelimelerin, duyguların renklenip hareketlenmiş halidir aslında resim”

“Alice Harikalar Diyarında” her çocuğun onaylayacağı bir önermeyle başlıyor: “İçinde resimler olmayan bir kitabın ne yararı var!” Görselliğin bilhassa çocuk kitapları için ne derece önemli olduğunu anlatır mısınız?

Çocuk kitaplarında resim kesinlikle bir aksesuar sayılmaz. Kitabı daha verimli veya daha çekici hale getirmek için ilave edilen bir unsur değil, hikâyenin kendisidir. Hikâyeyi tekrar tekrar renklendirir. İyi resimlenmiş bir kitap hikâyenin değerini de güçlendirir, anlamını da. Türkiye’de de özellikle son yıllarda kitap resimlerinin süsten öte bir şey olduğunu çizerlere verdiği önemden anladığımız, öyküsünün ruhuna uygun çizer arayan yazarlar var. Bu ortaklıkla çıkan kitaplar zaten kendini gösteriyor.

Çocuk kitapları için görsellik hazırlarken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar var mı? Neyi asla yapmazsınız ve neyi mutlaka vurgulamak istersiniz?

Öykü-resim ilişkisi çok önemli. Resim öykünün söylediğinden farklı bir şey söyleyemez; kelimelerin, duyguların renklenip hareketlenmiş halidir. Öykünün içindeki mekân, duygu, insan, hayvan, doğa unsurlarını canlandırır, yorumlar. Her çizer kendine özgü çizgisiyle, rengiyle, birikimi ve iç dünyasıyla yeniden okur öyküyü. Ben renkleri çok ciddiye alıyorum, renk uyumuna ve dengesine çok önem veriyorum. Öykünün özündeki duyguyu, iyiyi, kötüyü olabildiğince çarpıcı vermeye çalışıyorum. Mesela içinde karanlık duyguların olduğu bir öyküyü doğru renkler ve doğru ifadeler kullanmadan veremezsiniz bence.

“Nasrettin Hoca öykülerini resimlemek isterdim”

Hayran olduğunuz çizerleri sorsam…

Dünyada müthiş çizerler var, bakıp bakıp doyamadığım işler yapıyorlar. Bizden birkaç adım öndeler sanki. Ben farklı tarzları seviyorum. Klasik çizgisiyle Feridun Oral, resim tadıyla Can Göknil, komik karikatür tiplemeleriyle Behiç Ak, daha geleneksel motifleriyle Mustafa Delioğlu, ayrıntılı çizgisiyle Ayşe İnan Alican, kıvrak bileğiyle Sedat Girgin, canlı renkleriyle Huban Korman, sevimli tiplemeleriyle Ferit Avcı, yumuşak çizgisiyle Gözde Bitir, az çalışsa da özenli çizgisiyle Şafak Okdemir bazıları. Biraz da yurtdışından; Ofra Amit, Gabriel Pacheco, Monica Barengo, Paul Hess, Elena Odriozola, Maurizio Quarello, David Mckee, Rob Scotton, Emily Carew Woodard ve daha pek çok isim diyebilirim.

Ve çok sevdiğiniz, başucumdan eksik etmem dediğiniz kitaplar hangileri?

Çocuk kitaplığımda yerli-yabancı pek çok güzel kitap var. Bunlardan bazıları benim için daha etkileyici. Wolf Erlbruch’dan “Ördek, Ölüm ve Lale”, Mei Matsuoka’dan “Karda Ayak İzleri”, Roald Dahl’dan “Bay ve Bayan Kıl” gibi. Aslında o kadar çok birbirinden güzel kitap var ki ara ara sayfalarını çevirmeyi, göz gezdirmeyi seviyorum.

Bir hayaliniz var mı? Ne bileyim, sizin için çok önemli olan bir klasiği ya da atıyorum, “Harry Potter”lar gibi tüm dünyanın okuyacağı kitapları resimlemek gibi…

Aslında hedef bir kitap hiç düşünmedim. Bir klasik resimlemek ama modern bir yorumla çok hoşuma giderdi doğrusu. Mesela bizim Nasrettin Hoca öykülerini farklı yorumlarla bugünün çocuğu için yeniden yaratmak çok hoş olmaz mıydı?

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments