Simyacı’nın yazarı Paulo Coelho meğer satanistmiş!
Posted by gülenay börekçi on October 13, 2011 · 1 Comment
Yıllarca kara büyü yapmış hatta Şeytan’la bir sözleşme imzalamış, günün birinde büyük bir yazar olabilmek için. Yani eskiden. Gerçeği, bizde yeni çıkan biyografisi “Bir Savaşçının Yaşamı”ndan öğreniyoruz. Barış sözcüsü Coelho’nun biyografisini üç yılda kaleme alan Fernando Morais şöyle anlatıyor: “Bu kitabın içinde her şey var… Seks, şiddet, uyuşturucu, az da olsa eşcinsellik, rock’n roll ve satanizm…” Simyacı, Veronica Ölmek İstiyor, Portobello Cadısı ve Elif gibi spiritüel kitapların “ermiş ruhlu” yazarının karanlık ve ürkütücü hayat hikayesi…
Simyacı’nın yazarı Paulo Coelho meğer satanistmiş!
Julia Roberts’ın en sevdiği yazar olması umurumda değil, tüm dünyada kitapları 100 milyondan fazla satan Paulo Coelho’nun yazdıklarını ben gayet sıkıcı buluyorum, birkaç sayfa geçmeden esnemeye başlıyor, ardından da yapacak daha iyi bir şey bulup kitabını bir kenarda unutuveriyorum.
Lakin geçen gün çıkan biyografisini sonuna kadar okudum ve yazdıklarından çok daha enteresan, hareketli ve heyecanlı bir hayatı olduğunu fark ettim.
Özet isterseniz… Gençlik yıllarının bir bölümünü Rio de Janeiro’da bir psikiyatri kliniğinde geçirmiş, lakin ağır sakinleştiriciler ve elektro-şok tedavisi ruhundaki fırtınayı azaltmak yerine daha da şiddetlendirmiş. Çıktıktan sonra gazetecilik yapmaya başlamış ardından müzisyen Raul Seixas’la tanışmış ve birlikte popular şarkılara imza atmışlar. Biri yazıyor biri söyüyormuş. Bu süre boyunca hep uyuşturucu kullanmış.
Gazetecilik yaptığı yıllarda yalan haberlere imza atmış. Mesela John Lennon’ın evine röportaj yapmak için kararlı bir şekilde gittiği günü anlattığı haberinde şöyle yazıyormuş: “Lennon başta gönülsüzdü ama kim olduğumu anlayınca beni içeri davet etti ve saatlerce sohbet ettik. Kapıya kadar da geçirdi.” Gerçeği ancak şimdi itiraf ediyor: “Sert bakışlı kapıcı o gün apartmandan içeri adım atmama bile izin vermemişti.”
İyi de bu bilgiler hâlâ yeterince heyecan verici değil! Ama bizde yeni çıkan biyografisi, Brezilyalı yazarın epeyce karanlık ve vahşi hayatını açıkça ve dürüstçe göz önüne seriyor. Tabii meraklıyım ya; gerçek adı “Büyücü” olan kitabın bizde niçin “Bir Savaşçının Yaşamı” olarak çevrildiğini de bilmeyi istedim. Türkiye’deki yayıncısı, yazarın o çok acayip biraz da ürkütücü hayat hikayesine bir nevi saygınlık kazandırmayı istemiş olmalı.
Fernando Morais, Can Yayınları’nın tercih ettiği isimle “Bir Savaşçının Yaşamı”nı yazmak için üç yıl Paulo Coelho’nun izini sürmüş, kendi deyimiyle “yaşamını didik didik etmiş, özel ilişkilerini derinlemesine incelemiş, vasiyetini okumuş, ilaçlarını öğrenmiş, ceplerini karıştırmış ve aşk maceralarının meyvesi olabileceğini düşündüğü çocukları aramış”. Hepsinden önemlisi, Coelho’nun kırk yıldır tuttuğu günceleri incelemiş. Ve yazarın altmış yıllık yaşamına sığdırdıklarını bir yapbozun parçaları gibi birleştirerek onun kitaplarının toplamından çok daha etkileyici bir iş ortaya çıkarmış.
Şöyle anlatıyor Morais bölümleri çoğu Coelho’nun eski sevgililerinin adını taşıyan kitabını: “Bu kitabın içinde her şey var… Seks, şiddet, uyuşturucu, az da olsa eşcinsellik, rock’n roll ve satanizm…” Ne karma! Ama bir dakika, satanizm mi diyor? Nasıl yani? Barış sözcüsü, ermiş ruhlu Paulo Coelho ile satanizmin ne alakası olabilir?
Varmış meğer. Coelho’nun 200 cildi bulan günlüklerini okuyup onunla karşılıklı konuşarak arkalı önlü 100 kaset dolduran Morais’in vardığı nokta bu: Paulo Coelho bir zamanlar satanistmiş. Yıllarca kara büyü yapmış, hatta hayvan kurban ederek büyüler yapan, bu şekilde dünyayı değiştirmeyi amaçlayan Şeytan’ın Kilisesi’ne girmiş. Girmekle de kalmayıp sadık bir mürit olmuş. En büyük arzusunun gerçekleşmesi için, yani büyük bir yazar olabilmek için ruhunu Şeytan’a satmayı bile denemiş.
Denemiş diyorum ama belki başarmıştır da. Nihayetinde o artık çok zengin ve ünlü bir yazar. Acaba? Yok, daha neler!
Gerçi bu Coelho denen adama hiçbir durumda güven olmuyor, çünkü sonradan feci şeyler yaşadığı için korkudan titreyerek Şeytan’la sözleşmesini iptal etmiş.
Gene de o dönem Roman Polanski’nin hamile karısı Sharon Tate’i ve arkadaşlarını katleden Charles Manson’ın ömür boyu hapis cezası alması üzerine günlüğüne “İnsanlar Manson’ı anlamadıkları için çarmıha geriyorlar” diye yazmış. Anlayacağınız, bugün tatlı tebessümüyle spiritüellikten söz eden Paulo Coelho’nun işte bu kadar fena bir geçmişi var.
İşin tuhafı okurları günlüklerini elimizdeki biyografideki alıntılar dışında hiçbir zaman okuyamayacak. Zira ölümü halinde bunların bir an önce yakılmasını vasiyet etmiş.
Biyograficisi Morais, Coelho’nun cinsel deneyimlerinin de epey şok edici olduğunu söylüyor. Bunların çoğunu kitaba almamışlar. Mesela günlüklerinden birinde yazar, henüz ergenlik çağındaki kız arkadaşıyla kızın yaşlı, felçli ve dilsiz akrabasının önünde nasıl seks yaptıklarını anlatıyormuş. Kitaptan öğrendiğimiz kadarıyla yazarın gençliğinde ortalıkta çıplak dolaşmak gibi irkiltici zevkleri varmış.
Bana gelince; ne düşüneceğimi şaşırdım. En iyisi içeri gidip Ira Levin’in yazdığı Rosemary’nin Bebeği’ni okuyayım. Satanizme dair bir kitap ama o kadar güzel ki!
Gülenay Börekçi
Bunlar da ilginizi çekebilir :
Filed under egoist okur kitaplığı, vitrin · Tagged with bir savaşçının yaşamı, can yayınları, edebiyat, Elif, hain fikir, ira levin, paulo coelho, popüler kültür, Portobello Cadısı, rosemary's baby, simyacı, Veronica Ölmek İstiyor
Simyacı kitabı bence aşısı güzel bir hikayesi var.