Egoist okur

Kirpi’nin verdiği hayat dersi

Mutluluğun, daha doğrusu hayatın sırrı miniminnacık bir kirpide olabilir mi? Kirpilerin sandığımızdan daha çok şey bildiğine inansam da, bilemiyorum. Ama şunu biliyorum: Bu masaldaki kirpiye kulak vermek bir vakitler yazarına iyi gelmiş, bana da iyi geldi. Eminim size de…

Hande Şarman’dan yeni masal; bir mutsuzluk dağıtma denemesi…

Gülenay Börekçi

hande sarman egoistokur masal kirpi

Kirpi’nin verdiği hayat dersi

Bir varmış bir yokmuş. Her sabah göğüs kafesinde kocaman bir umutla uyanan bir çocuk varmış. Adı Mönk’müş. Mönk’ünki eşi benzeri görülmemiş bir umut ve mutlulukmuş. Hiçbir zaman kimsede rastlanmamış türden bir şey. Kendini bildi bileli böyleymiş bu. Hiç kimse ona benzemediği için çok da yalnızmış ama fark etmiyormuş. Her gün, yeni doğan güne, güneşe selamını vererek, anlatması ve anlaşılması güç bir büyüklükte olan mutluluğuyla yaşayıp gidiyormuş.

Kendi büyüdükçe, herkesin sebepsiz olduğunu düşündüğü mutluluğu da onunla büyüyüp serpilmiş, güzelleşmiş, şekillenmiş. Artık hiç de eskisi kadar sebepsiz görünmüyormuş. Ancak Mönk, ailesini tanımadığından, bir manastırda kendi gibi çocuklarla büyüdüğünden midir nedir; yediği, içtiği, giydiği hariç hiçbir şeyini kimseyle paylaşmazmış. Ne acısını ne mutluluğunu… Başına ne gelirse gelsin kendi çözer, daha doğrusu çözmeye çalışırmış.

Ne zaman ki yaşı biraz ilerlemiş, insanlarla bir arada yaşayıp çalışmak ekmeğini kazanmak zorunda kalmış, işte o zaman bazı şeylerin ters gittiğini hissetmiş. Gündelik gerçekler, hayata dair somut yükler onun mutlu dünyasında depremler yaratıyormuş. İçi sıkılmış, eşsiz neşesinden eser kalmamış. Bildiği dünya yıkıldıkça o da yıkılmaya başlamış. O kadar köşeye sıkışmış ki kendini çaresiz, yararsız, kontrolsüz ve kimsesiz hisseder olmuş. Durduğu yerde anlamsızca ve boşu boşuna bir sürü darbe alıyor gibiymiş. Herkes, her şey sanki ona karşıymış. Oysa kendisinin suçsuz, tam ve mükemmel olduğundan eminmiş. Bütün bunlar neden başına geliyormuş?

Tüm kalbiyle inandığı tanrısına haykırmış: “Beni alın! Toprak alsın beni ya da rüzgar. Karışayım evrene. Yanayım ya da toprak olayım, belki kalacak bir avuç mutluluk birilerinin işine yarar. Olduğum yerden kimseye faydam yok! Verecek neyim varsa burada! Lütfen!” demiş. Açmış gömleğinin önünü, kendini öne atmış. Kimse duymamış. Kimse görmemiş. Bunlar olmamış gibi devam ediyormuş dünya dönmeye. Kuşlar uçuyormuş, dallarda yapraklar titriyormuş, umutsuzlar ağlıyormuş, kötüler kıs kıs gülüyormuş ama onu duyan yokmuş. “Durdurmak istiyorum her şeyi” demiş. Sonunda durmasını isteği şeyler o kadar artmış ki tüm dünyasını kaplamış. “Dursun ki soluk alabileyim. Birazcık” demiş.

Evinin daracık bahçesinde yere diz çökmüş ağlarken, kendince kocaman ama aslında küçücük dünyasında ona neşe versin diye arkadaşlık ettiği birkaç hayvandan biri olan Kirpi, usulca “Mutluluğun paylaşmazsan azalır” deyivermiş. “Bilmiyor muydun bunu?”

Üzüntüyle başını sallamış Mönk. “Ben sessiz kalarak huzur dağıttığımı sanıyordum. Her işimi kendim hallediyordum. Hiçbir yük paylaşmazsam herkes rahat eder sanıyordum”. Halbuki öyle değilmiş tabii; onun yük dedikleri hayatın ta kendisiymiş.

“Yok o öyle değil” demiş Kirpi. “Üzüntülerin paylaştıkça azalır, sevinçlerin paylaştıkça çoğalır. Bu, evrenin en basit formüllerinden biridir; herkes bilir. Şu yarısı çürümüş ağaç, bu eski halı, köşede güneşten solmuş kırmızı top, bizi dalların üstünde oturmuş dinleyen küçük kuşlar, çimenlerin altındaki kızböcekleri… hatta filler, aslanlar, köşesinden ısırılmış bisküviler, kirli kül tablaları, içinde hiç yemek yenmemiş tabaklar, insanlar, kediler, leylekler, kurbağalar, rüzgar, bulut, hepsi… Hepsi bilir bunu.”

“Peki bunu uygulayabiliyorlar mı? Ya paylaştıkça başım derde girerse? Ya istemeden sevdiklerimi üzersem? Ya birileri benimle aynı fikirde değil diye kavga çıkarsa?” demiş Mönk.

Kirpi burnunu kıpır kıpır ettirmiş. Şöyle bir esnemiş.

“Ahh çok temkinlisin. Ne kadar gereksiz. Sözünü ettiğin şeye biz hayat diyoruz. Kırılmaktan korkanlar kırar. Kırdıkça kendini de kırarsın. Biraz rahatla. Sevdiklerini üzmek düşündüğün kadar kolay değil, ancak böyle giderse bunu da başaracaksın. Bunu unutma!” demiş.

Daldaki kuşlar kanatlanmış, rüzgar esmiş, tabaklar tıkırdamış, top zıplamış. Mönk, bir şeylerin ters gitmesinde en azından payı olduğuna ikna olmaya başlamış. Çocuk yaşlarında hiç umursamadığı halde sahip olduğu o eşi benzeri görülmemiş mutluluğa bir adım atmış. Kirpi’nin birkaç cümlesinde hayatın anlamı gibi kıymetli bir sırrın saklı olduğu hissine sarılmış. Bir nefes almış, bir nefes vermiş. “İşte!” demiş. “Her şey böylece yeniden başlayabilir. Ne bana bir şey olur ne de mutluluğuma. Bir yerden başlıyorum!”

Öyle de olmuş. Mönk, kimselerde olmayan, kendisine dair o biricik mutluluğunun peşinde güzel bir ömür sürmüş. Bu masal da burada bitmiiiş.

Hande Şarman

E-posta: handesarman@gmail.com

Twitter: @handesarman Instagram: handesarman

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments