Egoist okur

“Tibet’in Gençlik Pınarı”, hangi klasik romandan çalındı?

Mutluluğu, dinginliği, aşkınlığı keşfetmek isterken, tüh, ne şans, serveti keşfeden yazarlar var. Tanrı’yla Sohbet kitaplarının yazarı Neale Donald Walsh da onlardan. Ama işe bakın ki bir yazısı çalıntı çıkmış. Yazıya göre, oğlunun okulundaki Noel hazırlıkları sırasında Walsh’a mucizevi bir varlık görünmüş ve böylece yazarımız hayata ve Tanrı’ya dair yepyeni bir şey keşfetmiş.

Olabilir tabii, neden olmasın? Lakin altı uzun paragraftan oluşan yazının tamamının -satır satır aynısının, demek istiyorum- 10 küsur yıl önce spiritüel alemin kıyıda köşede kalmış dergilerinden birinde Candy Chand isimli bir kadın tarafından yazıldığı anlaşılınca, ortalık karışmış. Hem nedense Walsh’un oğlu ile Bayan Chand’in oğlu adaşmış. (Yahut yazar kitabı yeniden kaleme alır daha doğrusu apartırken anlatıcının oğlunun ismini değiştirmeyi unutmuş.)

Gerçi bir süre sonra Walsh hayranlarından özür dilemiş. Güya Bayan Chand’in yazısını o kadar sevmiş ki, farkında olmadan onu içselleştirmiş ve yıllar sonra kendi başına gelmiş gibi hatırlamış falan filan… Benim de aklıma başka bir çalıntı spiritüel kitap hikayesi geldi… Yıllardır insanların elinden düşmeyen Tibet’in Gençlik Pınarı.

Elif Köksal: “Himalayalar’da her an her şey olabilir”

Mine Söğüt: “Katmandu’ya gitmek gerçekten başka bir yere gitmektir”

Tibet’in Gençlik Pınarı mı Kayıp Ufuklar mı?

Birkaç yıl önceydi, bir arkadaşım heyecandan gözleri parlayarak bir kitap anlatmaya başladı:

“Geçen yüzyılın başlarında yaşlı bir İngiliz albay Himalayalar’da kaybolmuş. Tam herkes onu unutmuşken, 10 yıl sonra, yani 1939’da ansızın geri dönmüş. Yakınları ilk başta tanıyamamış bile, zira kaybolduğunda yaşlı bir adamken, artık genç görünüyormuş. Sırtı dik, saçları siyah, cildi pürüzsüzmüş. ‘Himalayalar’da bir manastıra sığınmıştım, nesilden nesile aktardıkları bir gençlik sırrları varmış, bana da öğrettiler, böylece yeniden eski gençliğime, dinçliğime kavuştum’ demişş. Peter Kelder adlı bir araştırmacı şahsiyet de albayla konuşa konuşa bildiği bütün o sırları kapmış ve bu kitabı yazmış.”

Arkadaşım bunları anlatırken durdum bir an… Hikaye bana gayet tanıdık geliyordu. Meraklıyım ya… Bir koşu elindeki kitabı; Tibet’in Gençlik Pınarı’nı ben de aldım. Arka kapakta da yazıyordu işte: “Bu kitap, Gençlik Pınarı’nın kadim sırlarını bulmak için uzak ve gizemli Himalaya dağlarına giden ve onu bulan bir adamın gerçek öyküsüdür!”

Heyooo! Bundan sonra saçlarımı boyamak zorunda kalmayabilirdim… Bu yüzden berbat gramer hatalarıyla dolu arka kapağı okumaya devam ettim.

“Binlerce yıl boyunca yasak Tibet bölgelerinin derinliklerindeki kayıp manastırda, sonsuz gençliğin sırı büyük bir özenle saklanmaktadır. Bu sır, uygulaması son derece kolay ama insanın yaşamını sonsuza dek değiştirme gücü taşıyan beş kadim ayinden oluşmaktadır. Söz konusu beş ayin, herkesin kendini çok daha genç hissetmesini sağlayacak güçtedir. Bunları bir ay boyunca her gün uyguladığınızda bile etkilerini görmeye başlayacak, on haftalık çalışma sonunda ise artık daha genç ve sağlıklı göründüğünüz konusunda iltifatlar duymaya başlayacaksınız.”

Söylediklerinin inandırıcı gelmediğini yayıncı da fark etmiş olacak ki, takviye olarak Kentucky’den Dr. Russell Joliette’in öyküsüne başvuruyor. Meğer bu Dr. Joliette, aşırı kilolu, beyaz saçlı ve zamanından önce yaşlanmış biriymiş. Yıllar önce geçirdiği bir kaza nedeniyle boynunu hareket ettiremiyormuş. Neyse ki bu kitaptaki beş kadim ayini uygulamaya başlamış. Sonrasını mucize:

“Sekiz kilo verip daha enerjik hale geldim. Saçlarım yeniden siyahlaşıp kalınlaşmaya başladı, şakaklarımda tek tük beyaz teller kaldı sadece. Boynumu tümüyle ve rahatça hareket ettiriyor, canlı, esnek ve rahat adımlarla yürüyebiliyorum. Cinsel arzularım normale döndü. Bütün bu değişimleri tıp ya da bilimle açıklayamıyorum ama ancak başıma gelen olağanüstü değişikliklerin gerçek olduğunu biliyorum. Yıllardır görüşmediğim insanlar hayret içinde kalıyor.”

Bilmem söylememe gerek var mı, internette aklıma gelen her yere baktım ama Russell Joliette diye bir doktor bulamadım.

Lakin inat ettim kitabı bitirdim. Beş ayin denen şey, temel hatha yoga hareketlerinden birkaçıydı. Keman eğitimi aldığım konservatuar yıllarımda yoga derslerine de devam ettiğim için bu hareketleri zaten biliyordum. Sağlık açısından yararı olduğu kesindi ama benim derdim başkaydı… Albay’ı merak ediyordum ben.

Derken onu ilk kez nerede duyduğumu hatırladım. Hayır, geçmiş hayatlarımdan, rüyalarımdan filan değil… Çocukken seyrettiğim çok eski ve çok güzel bir filmden. Frank Capra’nın Lost Horizon’ından… Gerçi Himalayalar’ı terk ettiği anda yaşlanıp çirkinleşen o güzel kadın bayağı bir ürkütmüştü beni. Tarihine baktım, 1937. Yani film, Peter Kelder’ın kitabından taa iki yıl önce gösterime girmiş. “Kelder Albay’la konuşmak için yıllarını harcayacağına, Capra’nın filmini seyretseydi, işi daha kolay olurdu. Her şey hazırken, boşu boşuna yorulmuş” diye geçirdim içimden.

Dahası da var ama… Film yazar James Hilton’un aynı adlı romandan uyarlanmıştı. 1933’te basılan kitap, o tarihte rekor satış rakamlarına ulaşıp Amerikan yayıncılık tarihinin fenomenlerinden olmuş. Shangri-la adlı düşsel Tibet manastırı da popüler kültürün marka isimlerinden biri haline gelmiş. Bugün bu kelime sonsuz mutluluğun mümkün olduğu ütopik bir dünyayı karşılayan bir metafor olarak kullanılıyor. (Çok uzağa gitmenize gerek yok, Beşiktaş İskelesi’nin karşısındaki otele bakınız lütfen.)

Bitirirken şunu eklemem şart: James Hilton, Peter Kelder’dan çok daha iyi bir yazar olduğu için onun romanını okuması daha zevkli. Nihal Yeğinobalı çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkmıştı, alıp bakabilirsiniz…

Unutmadan, yoganın bu işte hiçbir suçu yok. Ona devam!

Benim sinir olduğum şey demode üstelik uyduruk bir kitapla para kazanma fikri…

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

2 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
yılmaz dağlı
13 years ago

Merhaba, Evet, özellikle Amerikalıların bu tarz fırsatları paraya çevirmek bakımından inanılmaz girişimleri olduğu ve çok başarılı oldukları bir gerçek…Ama hepsi bu kadar da değil…Bu tarz girişimlerin kendileri de bir sahtekarlık içeriği taşımaları kadar aynı zamanda insanı kendi potansiyelini aktive etmek konusunda teşvik ediyorlar…Hareketlerin sonucunda ölümsüzlük gerçekleşiyor mu henüz bilemiyo- rum, ama şunu biliyorum,bu konuda internette olumlu ve olumsuz birçok kişinin görüşünü okudum, kendim de bu hareketleri yapıyorum, yeni başladım ama farkı görüyorum…Yapan kişilerden (ünlü veya ünsüz) %90 oranında hep olumlu görüşler var.Mesela Ayşegül Aldinç’le bu konuda yapılmış bir röportajda yakın bir arkadaşının bu hareketler sonucunda saçlarının yeniden orjinal renginde çıkmaya… Read more »

DEMET
4 years ago

O kitabın doğruluğu konusunda içimde hep bir süphe vardı. aydınlatma için teşekkürler