Egoist okur

“İşsizdim, seks hayatım bomboştu. Bir plan yaptım…”

Al Pacino’nun ne kadar maço bir adam olduğunu, feminizme falan zerre aldırmadığını öğrenince ondan soğudum mu? Galiba hayır! Hâlâ onun sahneye ve perdeye en fazla yakışan aktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. Gerçek hayatta neye benzediğini görmezden gelebilirim. Neticede evlenmeyeceğiz, öyle değil mi?

Ve işte bu yüzden önceki yazıda sözünü ettiğim “Al Pacino” kitabının en hararetli bölümlerinden birini buraya almakta sakınca görmüyorum.

Gülenay Börekçi

Al Pacino bizi çağırıyor: “Hey, uçuyoruz değil mi?”

egoistokur al pacino profil kitap 3

“Meğer hoşlandığım kızın değil, yanlış kişinin dairesindeki elektriği kesmişim”

“26 yaşındaydım. Bir arkadaşım bana kira ödemeyeceğim, ayrıca haftada 14 dolar kazanacağım bir işten bahsetti. Kapıcılık yapacaktım ve bu sayede bir oda arkadaşı ya da kadınla paylaşmadığım, yalnızca bana ait olan bir dairede yaşamaya başlayabilecektim. Param yoktu, yiyecek hiçbir şeyim de, ama başımın üzerinde bir çatı vardı hiç değilse. Bu, 11 ay sürdü. Bazı geceler dışarı çıkıyor ve taa sabah dönüyordum. Benim için verimli denebilecek zamanlardı ama aynı zamanda hayatımın en depresif zamanlarıydı. Bir keresinde apartmana bir kız taşındı. Bu kadar güzel birinin varlığına inanamadığımı hatırlıyorum, onunla tanışmalıydım. Bir rastlantı olmasını bekleyemezdim. Çalışmıyordum, seks hayatım bomboştu. Bir plan yaptım… Sigortasını attıracaktım ve böylece sorunu çözecek birini bulmak için aşağı inecekti… Hemen bodruma inip o dairenin sigorta kutusunu aramaya başladım. Altı aydır kapıcıydım ama sigorta kutusunun yerini bulamıyordum. Sonunda onun dairesine ait olduğunu düşündüğüm bir sigortayı indirdim, ardından durumu kontrol etmek için arka bahçeye gittim. Düşünebiliyor musun, meğer yanlış kişinin elektriğini kesmişim.”

egoistokur al pacino profil kitap

“Seksi bildiğimizi sanıyorduk ve 9 yaşındayken bile prezervatiflerimizi cüzdanlarımızda taşıyorduk”

Çocukken seksle ilgili ne öğrendin?

Bu konuya ne zaman geleceğimizi merak ediyordum. Çalışmayı seviyorum, çünkü seksi gölgede bırakıyor. Aksi takdirde seks tek meşgalem olabilirdi.

Bu yüzden mi çok çalışıyorsun?

Evet. (Homurdanıyor)

İlk cinsel deneyimini hatırlıyor musun?

İlk cinsel deneyimim? Hmmm, 9 yaşındayken bir kızla yakınlaşmıştık. Bluzunu çıkarmıştı ve galiba benden büyüktü. Göğüslerine dokunduğumda kıkırdadı. Yaylı bir somyanın yanında ayaktaydı. Biraz itiştik, onu ittim. Yatak yaylıydı ya bu hareket onu havaya zıplattı. Bunu üç dört kez tekrar ettik. Ve ben seksin bundan ibaret olduğunu sandım. Sonra da hemen gidip prezervatif aldım. Hepimiz prezervatiflerimizi cüzdanlarımızda taşıyorduk, ne için kullanılacaklarını bilmesek de. Belki bir tek en yakın arkadaşım Cliffy biliyordu. Cliffy hep bir sır saklıyor gibiydi. Vahşiydi, cinsel anlamda da bizden ilerideydi. 14 yaşında Dostoyevski okuyor ve onun ne mükemmel bir yazar olduğunu anlatıyordu. Bir keresinde annemi pandiklemeye çalışmıştı. 30’unda uyuşturucudan öldüğünü duydum.

Sen kullandın mı?

Hayır, hiç. Zaten o dönemdeki arkadaşlarımla yollarımız bu noktada ayrıldı. Bir meyve sebze çiftliğinde çalışıyor, kırmızı domateslerin arasındaki yeşil domatesleri ayıklıyordum. Bir gün patronum gelip elindeki kağıda bir köy resmi çizmeye başladı. Ağaçları ve patikaları çizdikten sonra durup şöyle bir bana baktı ve “Hayatta iki yol vardır: Doğru yol ve yanlış yol. Sen yanlış yoldasın” dedi. Domatesleri kastettiğini sandım ama aslında arkadaşlarımı kastediyordu. “Onlarla kalırsan sonun onlar gibi olur. İşsiz ve aylak.”

egoistokur al pacino profil kitap 2

“Anneye neden güveniyoruz? Çünkü terk etmiyor…”

Kadınlara dönersek; onlardan korktuğun oldu mu?

Evet, oldu.

Ne açıdan?

Bunu anlatmak zor. Anneye neden güveniyoruz? Çünkü terk etmiyor.

Çok sayıda ilişkin oldu, terk eden kimdi?

Karşılıklı olur ama sanırım benim genel olarak acayip bir terk edilme korkum var.

Bir kadında aradığın şey ne?

Yemek yapabilen kadınları severim, ilki bu. Bir de önce arkadaş olmak lazım. Aşk farklı aşamalardan geçer. Ama dayanır. Aşk kesinlikle dayanır. Shakespeare, “Aşk kıyamete kadar yaşar. Şayet bu bir yanlışsa, ne ben artık yazayım ne de kimse sevebilsin…” demiş. Anladın işte, gerçek aşk zamanın oyuncağı olmaz. Öte yandan aşk insanın canını sıkı yakabilir.

Kaç kez âşık oldun?

İki kez. İlki 1969’da, ikincisi de 76’da. İlkinde kariyerim sebebiyle aşkımı yaşayamadım. İkincisinde başka bir sebep buldum.

Bunlar Jill Clayburgh ve Marthe Keller ile olan ilişkilerin miydi?

Kim olduklarını söylemeyeceğim. Üzgünüm.

Susan Tyrrell senin için, “Al, dizginleri sıkı tutulu bir aygır, bir hayvan gibi. Ancak uçtuğunda serbest kalabiliyor” dedi.

Ne güzel bir iltifat, Susie’yi seviyorum.

Sana aygır denmesi hoşuna gidiyor mu?

Aygır mı? Ah! Ben o şekilde anlamadım, sadece uçmaya odaklandım.

Sally Kirkland da kadınların seni çok seksi bulduğunu söyledi. Şüphesiz bunun farkındasın, değil mi?

… (Gülümsüyor.)

Gülümsemeni kaydedemem.

Evet, edebilirsin. Biraz önce ettin.

Jill Clayburgh da sana övgüler düzüyor; senin benmerkezci olmadığından dolayı “Oyunculuğu şiire dönüştürebildiğinden” bahsediyor.

Devam et, devam et…

Herhangi bir tepkin yok yani? O zaman biraz da kadın hareketinden bahsedelim.

(Şarkı söylüyor.) “The girl that I married…”

Feminist misin?

(Şarkı söylemeye devam ediyor.)

“Kendimi kadın hareketine karşı hassas hissetmiyorum”

Peki, çocukluktan bu yana kadınlara karşı tavrını değiştirdin mi?

Eskiden bir kadının önünde diz çökerek onu kollarımın arasında yükseltmek istediğimi söylerdim. Ve sonra da yeni birini bulurdum. Ama oyuncu olunca bu değişti. Kadınlarla erkeklerin sahnedeki öneminin eşit olduğunu gördüm ve onlarla çalışmak duyarlılıklarımı bir parça değiştirdi. Öte yandan her şeye rağmen maço olduğum söylenebilir, kendimi kadın hareketine karşı hassas hissetmiyorum.

Dünya çapında en çok arzulanan erkeklerden biri olduğunun farkında mısın?

Nereden biliyorsun, oylama mı yaptın?

İnsanlar ekranda sergilediğin cazibenin seni bir nevi seks sembolüne dönüştürdüğünü söylüyor. Bu gerçek hayatta romantizmi senin için zorlaştırıyor mu?

Bana kalırsa bu çılgınlık. Ne soruyorsun tam olarak?

Bir seks sembolü olmanın senin için ne ifade ettiğini…

Ben böyle hissetmiyorum. Bence bana, tanıdıkları için bakıyorlar. Ünlü biriyim, hepsi bu…

Bir kadının gelip sana numarasını verdiği durumlarda kalmıyorsun yani.

Tabii, elbette.

Numaraları saklıyor musun?

(Gülüyor.) Birkaç yıl önce yüzme havuzundaydım, kızın biri bakıp duruyordu. “Beni fark etti” diye düşündüm. Ama bu kız farklıydı. Kim olduğumu bilmiyordu. Ne konuştum ne yanına gittim. Yıllardır özlediğim mükemmel bir deneyimdi. Çok güzeldi.

Kim olduğunu bilmediğini nereden biliyorsun?

Daha sonra tanıştık ve konuştuk. Bilmiyorum, belki de gelmiş geçmiş en iyi aktristi. Ama sanmıyorum, gerçekti. Ve çok etkileyiciydi.

Neden cevap vermedin?

Verdim. Resmimi verdim. (Gülüyor.)

Mükemmel. İmzaladın mı?

İmzaladım. “Robert Redford.”

Subscribe
Notify of

2 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
9 years ago

merhaba, öncelikle bu kitaba dikkat çektiğiniz için teşekkür etmem şart. Zira çok özel bir çalışma olmuş ve bence sinemaya ilgi duyan herkesin okuması gerek. Al Pacino ve filmlerine özel bir hayranlık varsa kitabı okurken zaten mest oluyorsunuz. Fakat yorumlarınızın tam doğru olmadığını düşünüyorum. bu nedenle de yazmadan edemedim. bölüm cımbızlanmış resmen kitaptan. bu konuşmaların geçtiği bölümler tamamen okunduğunda aslında vermek istediği mesajlar ya da anlatmak istedikleri o kadar farklı ki.. Bir kere Al Pacino materyalist bir zihniyette olan biri değil. Bu yaşadığı eve kadar yansımış. Fakir bir ailede doğmuş, hep para sıkıntısı çeken bir gençliği olmuş. Bunları anlatırken bile sitem… Read more »