Alice kitapları niçin bir çevirmenin kâbusudur?
Her şeyden önce sormak hakkımız, en azından taze bir Alice çevirmeni olarak benim kesinlikle hakkım: Her yaştan okurun gözdesi olan Alice Harikalar Diyarında ile devam kitabı Aynalar Ülkesi, neden bir çevirmenin -her çevirmenin- kâbusudur?
Okuyunuz. Lakin bu soruyu Türk yayıncılığının kendine has sorunsallarını dahil etmeden cevaplamaya çalıştığımı da unutmayınız. Yani bizim ülkemizde çevirmenin birkaç kâbusu da olabiliyor. Fakat kuşkusuz bu apayrı bir konu.
Alice Harikalar Diyarında‘yı almak için
Alice Aynalar Ülkesinde‘yi almak için
Şahane 1 Kitap: Peter Newell’dan “devrimci” bir çocuk kitabı
Yıl 1912… Peter Newell, devrim yapmaya devam ediyor
Lewis Carroll’dan mektup yazma dersleri: Yazdığımı geri alamam!
Solda Lewis Carroll
Alice çeviri diyarında: Bu kitaplar bugüne kadar niçin her çevirmenin kâbusu olageldi?
İngiliz edebiyatının en önemli yapıtlarından Alice Harikalar Diyarında, 1865 yılında Lewis Carroll imzasıyla yayımlandı. Matematikçi, mantıkbilimci, dilbilimci, mucit, fotoğrafçı ve rahip Charles Lutwidge Dodgson, sadece Alice Harikalar Diyarında ile devamında gelen Alice Aynalar Ülkesinde kitaplarını değil, tıpkı onlar gibi çocuklara mı, yoksa yetişkinlere mi seslendiği muğlak görünen Köpan Avı adlı upuzun saçma (nonsense) şiiri ve iki Sylvie ve Bruno romanını da Lewis Carroll mahlasıyla yayımlamıştı.
Hayatı boyunca birçok kuramsal matematik kitabı da kaleme alan Dodgson’ın Alice kitapları, edebiyat dünyasında çevrilmesi en zor eserlerden. Kendi de bir matematikçi olan ve hayatını “Alice kitapları nasıl çevrilebilir?” sorusuna cevap bulmaya adayan araştırmacı Warren Weaver’a göre Alice Harikalar Diyarında, içerdiği parodiler, kelime oyunları ve kültürel göndermeler nedeniyle pekâlâ “bir çevirmenin kâbusu” sayılabilir. Fakat tabii bugüne dek sayısız çevirmenin bu kâbusu yaşamaya gönüllü olduğu, Alice Harikalar Diyarında’yı şaşırtıcı bir kararlılıkla onlarca majör ve minör dile adeta “bir çeviri seli” halinde aktardığı da bir gerçek.
Alice kitaplarıyla çevirileri arasındaki ilişki yumurta tavuk ilişkisine benziyor biraz. Alice Harikalar Diyarında, 1864’ten beri çok popüler bir kitap oldu, bu yüzden de sayısız dile çevrildi. Öte yandan Carroll’un yapıtını dünya ölçeğinde çok okunan ve sevilen bir eser haline getiren şey de aslında çevirileri. Araştırmacı Rebecca L. Walkowitz, “Reading in a World of Wonderlands” başlıklı makalesinde bunu pek leziz bir cümleyle açıklıyor: “Alice Harikalar Diyarında, sadece 19. yüzyıl İngiliz edebiyatının değil, son 150 yılın Japon, İspanyol, Alman, Çin edebiyatlarının da en eğlenceli ve kendine has romanlarındandır.”
Solda Alice’in ilham kaynağı olan küçük Alice Lidell
Alice çevirmeninin “manipülasyon” özgürlüğü
Çocuk edebiyatı kapsamındaki eserleri çevirmenin, yetişkinler için üretilen eserleri çevirmekten daha kolay bir iş olduğu, çoğunluk tarafından kabul edilmiş bir önermedir. Oysa yaygın kanının aksine çocuk edebiyatı çevirisi, bilhassa Alice Harikalar Diyarında gibi metinler söz konusu olduğunda çok daha çetin bir iştir. Her şeyden önce çevirmenin sırtında, kitabı okuyacak küçüklerin bir kısmının belki de ilk kez edebiyatla tanışacaklarını bilmenin getirdiği görünmez bir yük vardır. Çevirmen, hem başka bir dilin okurları için üretilmiş dilsel oyunları erek metne mümkün olduğu ölçüde dahil etmek hem de bunu genç okurları yormadan, sıkmadan, onların anlama düzeylerini göz ardı etmeden yapmak zorundadır.
Çeviribilimci Zohar Shavit, Poetics of Children’s Literature adlı kitabında, “manipülasyon özgürlüğü” kavramını kullanarak çocuk edebiyatı çevirmeninin, okurun doğru alımlamasını mümkün kılmak adına metni kısaltıp değiştirebileceğini, eklemeler ve çıkarmalar yapabileceğini yazıyor. Shavit’e göre çevirmen, bu amaçla olay örgüsüyle, karakterlerle ya da dille pekâlâ oynayabilir. Burada gözetilecek iki ölçüt vardır: Çocuk evreninde kabul edilmiş ahlaki normlar ve çocuğun varsayılan anlama seviyesi…
Çocuk edebiyatı çevirisi üzerine araştırmalarıyla tanınan Zena Sutherland de alımlanması zor metinlerde adaptasyona başvurulabileceğini vurgularken kaynak metnin kendi dilindeki okurlarda uyandırdığı duygu ve düşünceleri, çeviri metnin de erek dildeki okurlarda uyandırmasının, bire bir çeviriden çok daha önemli olduğunu söylüyor.
Gene araya gireceğim: Alice Harikalar Diyarında, hedef kitlesi kolayca belirlenebilecek bir yapıt değil. Hem ayrıca genel olarak metin türleri değişmez de değil. Sözgelişi Jonathan Swift’in Gulliver’in Seyahatleri ve Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe adlı klasik romanları, başlangıçta yetişkinler için yazılmış olsalar da bugün hem yetişkinler hem de çocuklar için yayınlanabiliyorlar. Mesela Robinson Crusoe’nun Akşit Göktürk imzasını taşıyan çevirisi, daha önce Can Yayınları’ndan ve yetişkinler için çıkmıştı, günümüzdeyse YKY’nin çocuklara yönelik “Doğan Kardeş” serisinden çıkıyor. Alice Harikalar Diyarında içinse durum tam tersi: Lewis Carroll’ın sekiz yaşındaki küçük arkadaşı Alice Liddell’ı eğlendirmek için yazdığı bu kitabı, günümüzde Norgunk gibi felsefe ve sosyal bilimler alanlarında yetişkinler için yayın yapan yayınevleri basabiliyor. (Armağan Ekici çevirisinin güzelliğini unutmayalım.)
Çevirim istediğim kapakla ve sayfa düzeniyle basılmadı belki ama hiç değilse o pek nefis Peter Newell illüstrasyonlarını kullanabildik. Keşke kapakta da onlardan birini kullansalardı.
Bir kitap değil aslında iki kitap
Alice Harikalar Diyarında çevirilerinde hedef kitleyle ilgili en önemli saptamalardan biri, gene Warren Weaver’a ait. Weaver, Alice Harikalar Diyarında’nın karmaşık bir şekilde iç içe geçmiş iki ayrı kitaptan oluştuğunu söylüyor ve “Burada yetişkinler için bir kitap, çocuklar içinse başka bir kitap vardır. Dolayısıyla çevirmenin, çocukların merakını uyandıracak bütün o maceraları ve eğlenceli mizahı aktarmakla kalmayıp yetişkinler için yazılmış bir kitapta yer alabilecek düzeydeki lezzetli baştan çıkarıcılığı, anlamın beklenmedik durumlarda tepetaklak edilmesini, mantıklı ya da mantık dışı bilgelik parçalarını da koruması gerekir,” diyor. (Acaba Lewis Carroll’un ünlü deyişini biraz değiştirerek alısam Alice bir “portmanto kitap” mı?)
Weaver, bizzat Carroll’ın da kitaptaki parodi şiirleri çevirmenin olası güçlüğünden söz ettiğini, şiirlerin orijinallerini hiç bilmeyenlere anlamsız gelecek bu şiirlerin ana metinden çıkarılabileceğini belirttiğini sözlerine ekliyor.
Dolayısıyla Alice Harikalar Diyarında’yı çevirirken sözlüklerin gerekli olmakla birlikte yeterli sayılamayacağını, Alice çevirmeninin hem kültürel referansları doğru algılamasının hem de onları erek dildeki çocuk ve yetişkin okurlara, iki tarafı da hayal kırıklığına uğratmayacak şekilde aktarmasının gerektiğini baştan kabul etmek gerekiyor.
Bizzat Lewis Carroll’un resimlediği Alice elyazmalarını biliyor muydunuz? Bu linkten bakabilirsiniz.
Ya tüm Alice çevirileri birer adaptasyonsa?
Ya tüm Alice çevirileri birer adaptasyonsa?
O halde Alice Harikalar Diyarında çevirmeni nasıl bir yol izlemeli?
Öncelikle hedef kitlesini belirlemeli, yani çeviriyi çocuklar için mi yoksa yetişkinler için mi yaptığını bilmeli. Süreci daha zorlu hale getirmekle birlikte, ikisini birden seçmesi de olasılık dahilinde. İkincisi, kaynak dil odaklı bir çeviri mi yoksa erek dil odaklı bir çeviri mi yapacağı, yani yabancılaştırmayı mı yerlileştirmeyi mi seçeceği sorusuna bir cevap aramalı. Romanın kimi bölümlerinde çevirmen yerlileşmeyi aşıp adaptasyon yöntemine bile başvurabilir. Hem zaten Emer O’Sullivan’ın Comperative Children’s Literature kitabında açıkça belirttiği gibi, “Gerçekte tüm Alice çevirileri birer adaptasyondur.”
Dolayısıyla çevirmenin, öncelikle dilsel unsurları mı, içeriğe ve kültürel bağlama dair unsurları mı, yoksa ikisini birden mi gözeteceğine karar vermesi bir ön koşul. Alice Harikalar Diyarında gibi aynı anda hem dilsel açıdan yenilikçi ve özgün hem de içerik açısından yoğun katmanlı bir yapıt söz konusu olduğunda bu kararı vermek daha da zor, ama gerekli.
Örnekse Lewis Carroll kimi araştırmacılara göre Alice Harikalar Diyarında’da tutucu Viktorya dönemi İngiltere’sinde çocukların baskıcı bir eğitim sistemiyle yetiştirilmesine yönelik eleştirilerini sıralıyor, kimilerine göreyse Britanya İmparatorluğu’nun sömürgeci dış siyasetini eleştiriyor. Kitaptaki acayip yaratıkların İngiliz siyasetinin önde gelen temsilcileriyle dalga geçmek için yaratıldığı görüşünde olanlar da var. Bir çocuğun büyüme sürecini ve çocuklukla yetişkinlik arasındaki geçişken süreçte yaşadığı kimlik odaklı problemleri eğlenceli bir üslupla yorumladığı; çocuklara yönelik şiddet ve cinsel tacizi eleştirdiği; doğa tarihçisi Charles Darwin’in (1809-1882) henüz ortaya attığı Evrim Kuramı’na alaycı bir bakış getirdiği de söyleniyor.
Çevirmenin bu yorumlardan birine katılması çeviri stratejisini kuşkusuz etkileyecektir. Sözgelişi Carroll’un Evrim Kuramı’yla dalga geçtiği görüşünde olan bir çevirmenin, bazı bölümlerde “gizlenen” maymun illüstrasyonlarının kitapta neden yer aldığını sorgulaması, ayrıca özellikle “A Pool of Tears” ve “Caucus Race” gibi evrimin gerektirdiği doğan seleksiyona gönderme yaptığı düşünülen bölümleri, bu görüş ışığında analiz etmesi gerekecektir.
Kısacası Alice Harikalar Diyarında çevirmenini, farklı değişkenlerin iç içe geçmesiyle daha da içinden çıkılmaz hale gelebilecek bir çeviri süreci bekliyor. İşi hem zor hem de çok zevkli yapan da tam olarak bu.
İlk Alice çevirisi
Alice Harikalar Diyarında ilk olarak Fransızcaya çevrilmiş ve Henri Bué’nün çevirisine bizzat Lewis Carroll katkıda bulunmuş. Douglas A. Kibbee’nin When Children’s Literature Transcends its Genre: Translating Alice in Wonderland adlı kitabında anlattığına göre bu çeviriye özel bir de teşekkür notu kaleme alan Carroll, ortaya çıkan işi çok beğendiğini ama romanın bazı kısımlarını çevirmenin imkansız olduğu konusunda düşüncelerinin değişmediğini belirtmiş.
Carroll’un teşekkür notu çok ilginç: “Yazar, sadece İngiliz çocuklar için değerli olabilecek bazı İngilizce şiir parçalarının yerine koyduğu yeni parodiler için, ayrıca çevirisi mümkün olmayan İngilizce kelime oyunlarının Fransızca eşdeğerlerini yaratmasından ötürü çevirmene şükranlarını sunar.”
Ben Douglas A. Kibbee’nin yalancısıyım, kendisi çeviriyi genç Fransız okurlar üzerinde maksimum etkiyi yaratacak şekilde tamamlayan, böylece doğrudan Carroll’un onayını alan Bué’nin “yaratıcı ve maceraperest” bir çevirmen olduğunu söylüyor. (Meraklısına bir not: Carroll’un 1869 gibi erken bir tarihte modern bir disiplin sayılan çeviribilimin temel tartışma konularından biri olan “eşdeğerlilik” terimini kullanması çok ilgi çekici bir ayrıntı.)
Alice’in 1932 tarihli ilk Türkçe çevirisinin ilk sayfası
Türkçedeki ilk Alice çevirisi
Roman bizde ilk kez 1932’de yayınlandı. Ahmet Cevat imzasıyla basılan ve sadece ilk yedi bölümü içeren metnin başlığı, Alis’in Sergüzeştleri: Acayip Şeyler Memleketinde.
Ahmet Cevat’ın çevirisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yeni şekillendiği bir dönemde yayımlanmıştı. O yıllarda Latin harflerine henüz geçildiğini, dilde sadeleşmenin yollarının arandığını, çevirinin dilsel aktarım olmanın ötesinde bir kültürel dönüşüm aracı olarak görüldüğünü hatta ulusal bir çeviri seferberliğinin başlatıldığını biliyoruz. Buradan hareketle, Ahmet Cevat’ın metni, sadece Türkiye’deki ilk Alice çevirisi olmakla kalmıyor, Cumhuriyet döneminde Batı edebiyatından yapılan ilk çevirilerden biri olma özelliğini de taşıyor. (Şehnaz Tahir Gürçağlar’ın Türkiye’de Çevirinin Politikası ve Poetikası 1923-1960 başlıklı araştırmasından öğrendiğimize göre, o tarihte Tercüme Bürosu bile henüz kurulmamıştı.)
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest