Alain de Botton: “Bizim okulda aşk öğretilmez fakat muhakkak yaşanır”
Okulda aritmetik öğretilir ama aşkı itiraf etmenin yolları öğretilmez. İnsan artık sevmediği birini nasıl terkedeceğini de okulda öğrenemez. Üzgün birini teselli etmek için söylenmesi gerekenleri anlatan bir ders kitabı da yoktur bildiğim kadarıyla. Düş kırıklığının ardından nasıl iyileşileceği, orta yaş krizini sağ salim atlatıp yola nasıl devam edileceği, utangaçlığın nasıl yenileceği ve toplum içinde nasıl cesaret toplanacağı da müfredat konuları arasında değildir. Bazı şeyleri öğrenmenin yeri okul değil hayattır çünkü.
İşte Alain de Botton, Londra’da açtığı Hayat Okulu‘nda hayatı, yani bizi uykusuz bırakan şeyleri öğretmeyi deniyor. Aşkı, seksi, siyaseti, işi, aileyi, oyunu…
Alain de Botton’dan yeni bir pornografi teklifi
Alain de Botton: “Radikal dincilerden değil, radikal ateistlerden korkuyorum”
Binalar insanları mutlu eder mi?
Alain de Botton’a göre sanat nasıl iyileştirir?
Alain de Botton: “Bizim okulda aşk öğretilmez fakat muhakkak yaşanır”
The School of Life’ın ders programı son derece kışkırtıcı… Hiç tanımadığınız biriyle nasıl sohbet edersiniz… Nasıl iyi bir aşık olunur… Zihninizden geçenleri dile getirmenin kolay yolları… Nasıl kuruntusuz bir ebeveyn olunur… İyimser olma sanatı… Evden çıkmadan dünya seyahati yapmak için tüyolar… En iyisi ‘yeni bebeği’ Hayat Okulu konusunda söyleşi yaptığımız Alain de Botton’un anlattıklarına kulak vermek…
Okul açmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversiteleri zaten bir yana bırakalım. Kağıt üstünde insana ilginç gelen bazı kurslar var gerçi ama hepsi de kasvetli mekanlar. İnsan ‘akademik’ sözcüğünün niçin ‘sıkıcı’ sözcüğüyle ilişkilendirildiğini bakar bakmaz anlıyor. Farklı bir eğitim kurumu oluşturmaya işte bu düşünceyle karar verdim. İleride üniversiteye dönüştürmeyi planladığım Hayat Okulu öğrenmeyi eğlenceli ve faydalı kılmak gibi tutkulu bir amaç taşıyor. Derslerdeyse, günlük hayatın mühim sorularına cevap aranıyor.
“Londra daha önce böyle bir şeye tanık olmadı” deniyor. Alıştığımız eğitim kurumlarından farkı ne buranın?
Gençken üniversiteyi harikulade bir yer olarak hayal ediyordum. Orada hayati sorularıma cevap bulacak, nezih bir atmosferde eşsiz insanlarla tanışacak, her geçen gün daha iyi, daha akıllı, en önemlisi daha ilginç biri olacaktım. Safça inanıyordum buna.
Sonrası düşkırıklığı oldu anlaşılan…
Evet. Ben, bilginin bizi daha bilge ve şefkatli kılması gerektiğine inanıyorum. Halihazırdaki eğitim anlayışına göre bu gayet demode bir fikir. Hayat Okulu’ndaki eğitim programları ise, ilişkiler, aile meseleleri, politika, seyahat gibi hakikaten mühim şeylere göre düzenleniyor. Mesela eski sevgilinize karşı ahlaki sorumluluklarınızı yerine getirmek veya aniden patlak veren mesleki bir krizi çözmek için yapmanız gerekenleri buradaki derslerde keşfedebilirsiniz. Normal eğitim kurumlarında ele alınan konular da var ama hiçbiri sıkıcı değil. Biz kafa ütülemiyoruz, siz de öfleyip pöflemeden, eğlenerek öğreniyorsunuz. Felsefe dersinden bile kuru teferruatla ayrılmıyorsunuz. Sunduğumuz şey katıksız bilgi hapı ama biz onu şekerlemeyle lezzetlendiriyoruz.
İçim rahatladı. Demek eğitimle ilgili sorunu olan tek millet biz değiliz.
Hangi ülkede yaşadığınız fark etmez, üniversitede ‘buraya hayatı tanımak, ruhumu kurtarmak, daha iyi biri olmak için geldim’ derseniz, size ya nazik nazik çıkış kapısını gösterirler ya da en yakın akıl hastanesini tarif ederler. Zira iyilik ve kötülüğün, doğru ile yanlışın okullarda öğretilemeyeceğine inanılır. Bu kelimelerin içi onları kullanmaya bile utanacağımız kadar boşaltıldı. Entellektüellerde delirtici bir kibir, hayata karşı bir mesafe görülüyor. Okunmayan kitaplar yazarak kendilerini tatmin ediyorlar. Onların yetiştirdiği gençler de dünyadan habersiz. Grekçe ve Latince biliyor mu? Evet. Şiir ve nesirden anlıyor mu? Evet. İyi biri mi? Eh, bilmiyorum! Üniversiteler insanların en büyük gereksinimleriyle zerrece ilgilenmiyorlar. Fakat şikayet etmek manasız; insan, bir sorunun ortadan kalkmasını istiyorsa, işe önce kendini değiştirmekle başlamalı. Hayat Okulu benim geleneksel eğitim sisteminin dışına çıkabilmek adına alçakgönüllü bir denemem.
Öğrencileriniz kimler?
Genç yaşlı, entelektüel ya da değil, kendilerine ve topluma daha yararlı olmayı arzulayan herkes geliyor. Zaman zaman Türk öğrencilerimiz de oluyor. Burada öğrenirken sıkılmazsınız, arkadaş edinirsiniz ve dünyaya farklı gözlerle bakmaya başlarsınız. ‘Ruh Kimyacısı’ adını taktığımız biblioterapistlerin hizmet verdiği kitapçı dükkanımıza ise bayılırsınız.
Okulda verilen rutin ziyafetlerde daha önce hiç karşılaşmamış insanlar yemek yiyip sohbet ediyorlar. Sadece eğlence mi bu, yoksa ciddi bir şey mi?
Günümüzde, tüm o çılgın kalabalığın ortasında insanlar ıssız hayatlar sürüyorlar. Yemekli toplantılar, bu ıssızlığı kırmak için bulduğum bir yol. Hiç tanışmamış insanlar hem yemek yiyor, hem de bizim oluşturduğumuz sohbet mönüsünü izliyorlar. Aforizmalara aperiftifler, zevkli sohbetlere güzel yemekler eşlik ediyor.
Nasıl gelişiyor sohbet?
Başlangıçta herkes temkinli ama zamanla doğallaşıp, çocukluklarına, aşk hayatlarına, siyasi görüşlerine dair en mahrem şeyleri konuşabiliyorlar.
Bekarlar için düzenlenen danslı partilerdeki gibi mi?
Biraz. Ama burada amaç sevgili bulmak değil. Tabii istiyorsanız ve şansınız yaver giderse, sevgili de bulabilirsiniz.
Müfredata aldığınıza göre sormam lazım… Sizin aşk tarifiniz ne?
Aşkı henüz çözemedim ama utangaçlık üzerine çok düşündüm. Çocukluktan itibaren bize utangaçlığımızı acilen yenmemiz gerektiği öğretilir. Halbuki utangaç olduğumuz anlar sanılandan daha mühimdir. Hem yetersiz yönlerimizi fark ederiz, hem de başkalarının bizim yetersizliklerimizi bizden çok önemseyeceklerini düşünecek kadar kibirliyizdir. Ve bütün güzel aşk ilişkilerinin bir yerinde utangaçlık itirafları yapılır. Çok aşıkken ikide bir yüzümüz kızarır ya! Aşık olduğumuz kişinin zekasına, güzelliğine hayran olurken bir yandan da kendimizi yetersiz hissederiz. Öte yandan yüzü kızaran biri kırılgandır, oyun oynamıyordur, yani ona güvenebilir, ruhunuzu açabilirsiniz.
Yine de sizin şu aşk kurslarını merak ediyorum. Aşkta bahtsız olanlar mı geliyor, yoksa daha iyi birer aşık olmayı isteyenler mi?
İkisi de. Aşk derslerine katılmanız aşka dair tüm sorularınıza cevap bulacağınız anlamına gelmiyor, yine de burası, bir sohbeti başlatmak ve kendinizi romantik ikilemleriniz yüzünden daha az yalnız hissetmek için kusursuz bir yer.
Dersler işe yarıyor mu?
Cinsel cazibenin gel-gitleri, kalıpları, işleyişi üzerine çalışmak nihayetinde duygularımızın akışına öylece kapılıp gitmek yerine onlara rehberlik edebilmemizi sağlıyor. Bu yüzden dersler sadece eğlenceli değil, yararlı da… Öte yandan buraya gelip birbirine aşık olan öğrencilerimiz var. Demek ki dersler işe yarıyor. İnsanın aşkın tarihi ya da felsefesini tartıştığı kişiye aşık olmasından daha güzel bir şey hayal edemiyorum. Yakında okulumuzun ilk düğünü de gerçekleşecek.
Baştan çıkarmanın incelikleri de öğretiliyor mu peki?
Hayır, bizim okulda böyle şeyler öğretilmiyor, fakat mutlaka yaşanıyor.
Gülenay Börekçi
Subscribe
0 Comments
oldest