Egoist okur

“Pera Palas’ta Gece Yarısı” ve casusların gölgeleri

Agatha Christie’nin Doğu Ekspresi’nde Cinayet adlı ünlü polisiyesinin 80’inci yılında Pera Palas Oteli, “Zamanda Yolculuk” adlı gezi programını başlatmıştı. Programa katılanlar özel rehberler eşliğinde gündüz İstanbul’u gezip akşam da otelin restoranı Agatha’da yemek yiyecek ünlü yazarın adıyla anılan 411 numaralı odada kalabilecekti. Ben programa ilk katılanlardan biri olmuştum.

Charles King’in “Pera Palas’ta Gece Yarısı: Modern İstanbul’un Doğuşu” adlı eseri Kitap Yayınevi’nden henüz çıkmışken, o günü hatırlamanın tam zamanı.

Hercule Poirot ve Pera Palas’taki hayalet

Pera Palas’ın 121 yıllık nefes kesen hikayesi

pera palas gulenay borekci 2014 egoistokur

Charles King’in “Pera Palas’ta Gece Yarısı: Modern İstanbul’un Doğuşu” kitabı, son zamanlarda gördüğüm en güzel kapaklardan birine sahip. Bu da kapakta kullanılan fotoğraftan bir detay. Erkeklerin mutluluğu…

Hemingway Kokteyli içiyorum, elimde “Hep iyi kalanlar ve asla iyi olmamışlar”ın kitabı…

İstanbul’un ikonik müze-oteli Pera Palas’a yeniden konuk oluyorum. Geceyi yine meşhur 411 numaralı odada, bir zamanlar Agatha Christie’nin kaldığı odada geçireceğim ama öncekinden farklı olarak bu kez gün içinde İstanbul’u gezeceğim. Çünkü otel bünyesinde “Zamanda Yolculuk” adlı bir tur programı başladı. Buna göre Agatha Christie hayranları bir rehber eşliğinde İstanbul’un en özel yerlerini, mekânlarını gezecek ve şehrin tarihini, atmosferini, kültürünü yakından tanıyacak.

İlk konuk benim. Bir günlüğüne İstanbul’da turistmişim gibi davranmaya karar veriyorum. İnsanın âşık olduğu kişiyi tanımıyormuş numarası yapmasına benziyor bu. Müzeleri, camileri, kiliseleri, tarihi yerleri dolaşıyor, Mısır Çarşısı’nda kalabalığın enerjisi ve baharatların, kurutulmuş çiçek çaylarının kokularıyla büyüleniyorum. Ardından rehberim beni yüksek bir yere çıkarıyor, birlikte İstanbul’un eşsiz silüetini seyrediyor, bu şehre yeniden âşık oluyoruz.

Otele döndüğümüzde kütüphanenin hemen yanındaki bara atıyoruz kendimizi. Nar taneleriyle renklendirilmiş Hemingway Kokteyli iyi geliyor… O da Pera Palas’ın müdavimlerindenmiş. Müzayedelerden toplanmış orijinal kitapların yer aldığı kütüphane enfes. Önde Umberto Eco imzalı “Gülün Adı” duruyor. Meğer Eco, her yaz burada kalırmış. Ayrıca dünyaca ünlü başka yazarlar, yönetmenler ve aktörler de sürekli buraya gelmeye devam ediyormuş. Müdavimlerden siyasetçi yazar Charles King, “Pera Palas’ta Gece Yarısı: Modern İstanbul’un Doğuşu” adlı bir kitap yazmış.

Kitapta otelin geçmişinde yaşanmış ve tüm dünyayı ilgilendiren şiddet, seks, casusluk ve entrika hikâyeleri anlatılıyor. Başlangıç noktası, 31 Aralık 1925, yani Türkiye’nin miladi takvime göre kutladığı ilk yılbaşı gecesi.

Anlaşılan o tarihte otelde yeni yılı kutlayan neredeyse herkesin geleceği son derece belirsizmiş. King, Avrupa kulüpleri, operetler, kafeler, pastaneler, dükkânlar ve tiyatro salonlarıyla çok renkli bir kültürel atmosfere sahip olan Pera için “Hiçbir zaman sadece Türk olmadı, Müslümanlar kadar Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin de mekânıydı,” diyor.

İstanbul’un oen lüks oteli olan Pera Palas’ta dönem kozmopolit bir kitle kalıyormuş; 1917 Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Ruslar, Troçki gibi sürgündeki liderler, Alman profesörler, İngiliz diplomatlar, Amerikalı girişimciler, aktörler, şairler ve kitaptaki tanımla “hep iyi kalanlarla asla iyi olmamışlar”…

Bir de otelin lobisini mesken tutmuş casuslar varmış; efsanevi Mata Hari, “Cicero” kod adlı Elysa Bazna ve Kim Philby… Eğlence üstüne eğlence düzenlenir, en şık ve Avrupaî davetler verilirken, Haliç’in sularına yansıyan dolunay sayısız gizli bilginin alınıp verilişine şahitlik etmiş. Kitabın sonraki bölümlerinde dünyayı sarsan başka olaylardan da bahsediliyor. Mesela II. Dünya Savaşı sırasında Nazi zulmünden kaçıp İstanbul’a sığınan Yahudilerin hikayelerini okuyoruz.

Lâkin itiraf edeyim, beni bekleyen kitabın ima ettiğinden çok  daha sakin bir gece… Yemeği, bir İstanbul âşığı olan annemle, Agatha Restoran’da yiyeceğiz. Orient Express mönüsünden ilhamla yaratılan yemekler harika. Karalahana çorbasıyla başlayıp somon tartarla devam ediyoruz, kırmızı lahanalı ördek budu ve çikolatalı tatlıyla bitiriyoruz. Kaotik Pera Palas tarihinin en sakin ve hadisesiz yemeklerinden biri bu. Annemle Agatha Restoran’a daha sık gelmeye karar veriyoruz.

Bir müze-otelin tarihçesinden notlar 

♥ I. Dünya Savaşı, İstanbul’un işgali, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet’in ilanı ve II. Dünya Savaşı gibi birçok tarihi olayın sessiz ve vakur tanığı olan Pera Palas’ta, bugüne kadar en az altı devlet başkanı, 11 kral ve dünyaca ünlü 39 edebiyatçı kalmış, kaldıkları odalara, adları verilmiş. Mesela Agatha Christie Odası, Greta Garbo Odası, Ernest Hemingway Süiti, Pierre Loti Süiti, İmparator Franz Joseph Süiti, ve Kral VIII. Edward Süiti…

♥ 1892’de inşa edilen otel, İstanbul’un demir ve çelikten yapılmış ilk modern binası. O dönemde özel bir sistem geliştirerek doğal bir havalandırma sistemi oluşturmayı amaçlamışlar. Girişteki Kubbeli Salon’un tavanındaki vitraylar istendiğinde tıpkı bir çiçeğin taç yaprakları gibi açılıyor ve sözünü ettiğim doğal havalandırmayı sağlıyormuş. Pera Palas aynı zamanda İstanbul’da elektrik bağlanan ilk bina. Antika değerindeki elektrikli asansör hâlâ kullanımda.

♥ İstanbul’un ilk moda defilesi de 1926’da burada düzenlenmiş.

♥ Pera Palas’a “müze-otel” statüsü, 1981’de, yani Atatürk’ün 100’üncü doğum gününde verilmiş. 101 numaralı oda bugün Atatürk Müzesi. (Cumhuriyet’in kurucusu cephe dönüşlerinde İstanbul’a geldiğinde, Pera Palas’ta kalıyor, ülke için önemli kararları burada alıp üst düzey misafirlerini ağırlıyormuş. Hafta içi 11:00-12:00 ve 15:00-16:00 saatleri arasında gezilebilen 101 numaralı odada özel eşyaların yanı sıra yerli yabancı nadide Atatürk kitapları, dönemin dergileri, imzalı fotoğraflar, madalyalar da yer alıyor. Dekorasyonda Atatürk’ün en sevdiği renk olan şafak pembesi tercih edilmiş.

Gülenay Börekçi

Subscribe
Notify of

0 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments