Egoist okur

Şavkar Altınel: “Ataistler ve ben”

Notos Dergi’de çıkan görüşü üzerine Şavkar Altınel’in kaleme aldığı yazı. Egoist Okur’daki Tutunamayanlar polemiğini başlatmıştı. O da oturdu cevap olarak aşağıdaki yazıyı kaleme aldı. 

Gülenay Börekçi

TUTUNAMAYANLAR polemiği

Altay Öktem: “Altınel’e gösterilen tepkiye, eleştiriye tahammülsüzlük diyemeyiz”

Mine Söğüt: “Altınel’e ateş püskürenler kişiliklerinin şifrelerini veriyor”

Hakan Bıçakcı: “Tutunamayanlar değil, kendini tutamayanlar…”

Toros Öztürk: “Şavkar Altınel’e sarfedilen sözlere en çok Oğuz Atay bozulurdu”

Hamdi Koç: “Atay olanları görse bir kez daha ‘Neredesin, ey okur?’ diye sorardı”

Tolga Meriç: “Kimse Oğuz Atay’ı sevdiği için aptal çıkmayacağı gibi, sevmediği için de aptal çıkmaz!”

Ataistler ve ben

Adamın biri marjinallikle ilgili bir kitap yazmış, çok satanlar arasına girmiş.

Fıkrayı iyi anlatmadım galiba; koskoca salonda bir iki kişi dışında gülen yok.

Bir de şöyle deneyeyim: Adamın biri, bazıları başkalarına benzemez, onlar gibi yaşayamaz, narin, hassas ‘tutunamayanlar’ olarak kalır diyen bir kitap yazıyor. Elli bin, yüz bin, yüz elli bin, üç yüz bin, beş yüz bin, bir milyon kişi, “İşte bizim hikâyemiz: Tutamayanlar BİZİZ!” deyip kitabı bağrına basıyor. Ne var ki, ‘Tutanamayanlar’ adlı küçücük bir azınlık oluşturduğuna inanan bu kitle hızla büyümeye devam ederken başka bir adam da çıkıp utana sıkıla, “Ben de galiba sizin o kadar sevdiğiniz o kitaba tutunamıyorum,” diyor ve kıyamet kopuyor. Tutanamayanlar hesapça olmaması gereken tırnaklarını çıkartıp bir ağızdan, “Seni namussuz, seni densiz, seni terbiyesiz, tutunamamak da ne demekmiş? Derhal sen de bizim gibi ol, yoksa haddini bildiririz” diye hırlamaya başlıyor. Bana bütün bunlarda sanki komik bir şey varmış gibi geliyor, ama güldürü anlayışımın sapık olduğu hep söylenmiştir.

Ölçülü görüş, ölçüsüz tepki

Oğuz Atay yüz binlerce okuru olan bir yazar, benim okurlarımın sayısı ise bini ya bulur ya bulmaz. Başka bir deyişle, Atay’ın okurlarının ezici çoğunluğunun benim varlığımdan bile habersiz olması gerekir. Bu durumda ben bir ‘Tutanamayanlar’ hayranı olsaydım ve Şavkar Altınel diye daha önce adını bile duymadığım birisinin bu hayranlığı paylaşmadığını öğrenseydim bunun nedenlerine göz atar ve bunlara katılmadığımı görecek olursam, “Ne yapayım, bu da onun görüşü,” deyip sevgili kitabımı okumaya devam ederdim.

Ama tabii öyle olmadı, olaylar her zaman olduğu gibi gelişti ve Tutanamayanlar hakkındaki kuşkularımı elimden geldiği kadar ölçülü bir şekilde dile getirmem Radikal’in sitesi ile Ekşi Sözlük’te bir yığın ölçüsüz tepki almama yol açtı. Türkiye’de, duymak istemediğimiz şeyler söyleyenlerin kasıtlı olarak ve çoğu kez de yabancı güçlerin yönlendirmesiyle hareket ettiği hepimizin bildiği bir gerçektir. Resmî tarihin doğrularını sorgulayanlar için böyle olan bu durumun resmî edebiyat tarihinin doğrularını sorgulayanlar için başka türlü olması elbette beklenemez. Dolayısıyla, Şavkar Altınel’in Oğuz Atay’a duyduğu kıskançlıktan gözü dönmüş, hırs dolu, ün peşinde koşan bir İngiliz ajanı olduğunu öğrenmek beni şaşırtmıyor.

Düşündüğünü söyleyebilmek

Evet, bir defa daha, içimize sızmış bir iki yabancı hain dışında hepimizin çok şükür aynı görüş ve değerlere bağlı olduğumuzu ileri süren o eski hayaletle karşı karşıyayız. Ama işte ne yazık ki hayalet özlediği mutlak egemenliği bir türlü kuramıyor. Hakkımdaki onlarca saldırgan ‘yorum’ arasında aykırı sesler de yok değil. Hayır, “Tamamiyle katılıyorum; birisinin çıkıp Tutanamayanlar’ın ne kadar kötü bir kitap olduğunu söylemesinin vakti gelmişti,” diyenlerden değil, Atay’ın romanı hakkındaki görüşlerimi belki paylaşmayan, ama gerçek bir üzüntüyle, “Ne var? İnsan düşündüğünü söyleyemeyecek mi?” diye soranlardan söz ediyorum. Bu komik (ve birçok komik şey gibi, acıklı) fıkranın içinde bir yerlerde bir ‘ışık’ varsa bu insanlardan geliyor.

Diğer yorum sahiplerine ise (kıskanç ve hırslı bir adamdan beklenileceği gibi) gıpta ediyorum. Tutanamayanlar’ın iyi bir kitap olmadığına eminim, ama Atay’ın akıllı bir insan olduğuna da eminim. Bu özellik, görebildiğim kadarıyla, hayranları arasında o kadar yaygın değil. Ama olsun: akıl insanı tedirgin ve mutsuz etmekten başka neye yarar? Yobazlık ise paha biçilmez bir hazinedir. Körü körüne bağlandıkları inançları olanların bir daha bu inançları da, başka herhangi bir şeyi de sorgulamalarına gerek kalmaz. İnanılan eğer bir kitapsa giderek bu kitabı okumak (ve belki de yobazlıkla o kadar bağdaşmayan mesajını görmek) bile gereksiz hale gelir. Geriye yalnızca muska gibi boynumuza astığımız kitabın bizi otomatik olarak aydınlığa boğduğuna ve kitaba dil uzatanların haç görmüş vampirler gibi oracıkta çarpılıvereceğine inanmanın derin huzuru kalır. Umarım bir gün ben de kendime böyle bir kitap bulurum.

Şavkar Altınel, Radikal

Subscribe
Notify of

3 Comments
oldest
newest most voted
Inline Feedbacks
View all comments
Charlie Chapkin
6 years ago

Ne zaman başlasam 10 sayfadan ileri gidemediğim bir kitap “Tutunamayanlar”, girişi sıkıcı filmlerdeki gibi dişimi sıksam belki saracak ama ne kadar denediysem olmadı, kalınlığı burada özellikle tercih sebebi, 100-200 sayfalık romanları pek tercih etmem. Neyse okumadığım için de kitap ya da Atay hakkında yorumda bulunamayacağım ama en azından şu iki onurlu yazınızla bir okuyucu kazandınız. Daha önce sizi de tanımazdım artık bir kitabınızı edinip okumaya başlayacağım. Yurt dışındayım ama yurtdışına kitap gönderen siteler var sanırım bulurum.

Selam ve sevgi ile…

Yunus
1 year ago

Çok tuhaf elbette bir kitabı sevmediğinizi soyleyebilmeyiz fakat bana kalırsa bu bir eleştiri sayılamaz çünkü altı doldurulmamis keşke içinde benlik olmadığını söylemekle kalmayıp biraz daha acsaydiniz biraz aydinlanirdik