“Bilmem yeter mi?”
Dağınıktı dünya. Her şey zamanla toparlandı. Yeni kurulmuş bir evin, uykudan uyanmış bir bedenin, yıllandıkça güzelleşen bir şarabın kendini toplayışı gibi… Bilmem yeter mi? Seni unutmaya ömrüm yeter mi? Dön desem tersine, dünya döner mi?” Birhan Keskin Dağınıktı dünya. Her şey zamanla toparlandı. Yeni kurulmuş bir evin, uykudan uyanmış bir bedenin, yıllandıkça güzelleşen bir şarabın […]
Read MoreAdı her neyse!
Yıllarca süren gönüllü yangının ateşi yavaş yavaş söndü. Bazı şeyler birdenbire olurdu ama bütünüyle geçmişin külleri arasına karışması için de ‘anlar’ birleşmeliydi. O kapıyı kapatmıştım. Hiç yapamam sandığım şeyi arkamda bırakmıştım. Bir son yazmalıydım yeniden başlayabilmek için… Ben de öyle yaptım… Adı her neyse… “Söz bu kırılır sinede, saklanmaz yine de…” Teker teker saymaya başladım. […]
Read MoreSahip
Bir yabancıdan bütün bir geçmişi çekip almak kolaydı. Bir gece, üç gün, iki ay… Ama o artık bir yabancı değildi. Üstelik hem her şeyi hem de hiçbir şeyiydi. En zoru da buydu. Sahip “ne güzel uyurduk biz kavgasız gürültüsüz bir yara bile olsa şuramızda buramızda” Turgut Uyar Sessiz ve yavaşça ilerliyordu parmakları. Birazdan saatin dolacağını […]
Read More“Ama…”
Belki de bir “ah”ın gölgesidir bu. Her düşündüğünde, iğnelerini her batırdığında hissettiğim… Mevsimlerin hali umurumda değil diyeceğim “ama”… Sağanak halinde geliyor ve sonra gidiyor. Ne dur diyebiliyorum ne de devam et. Tek yapabildiğim zamanını dolduruncaya ve gönlü geçinceye kadar beklemek… Bazen hiç ummadığım, orada bir yerde olduğunu bilmeme rağmen beni unuttuğunu düşündüğüm anlarda, öyle büyük […]
Read MoreDefterin ortasındaki boşluk…
Kimse için ‘önemli’ olmak istemiyorum. İki lokma bir şeyler yeme hevesim vardı, o da sayende boğazımda kaldı. Defterin ortasındaki boşluk… Pazar günü seni düşündüm. Uzun uzun. Öyle şiddetli baş ağrılarım da yoktu. Her şey olağan bir düzende, bildiğin şekildeydi. Ya da az da olsa iyi hissettiğimi bilmenin seni rahatlatacağını düşündüğüm için böyle yazmak daha iyi […]
Read MoreVe insan, kimi zaman delirecek kadar çok yaşıyordu
Hatırlamak öylesine zor, öylesine ağır ki içimden büyük büyük alevler fışkırıyor. Belki de insan hep aynı isimle karşılaşacağını bildiği içindir. İncir Ağacı Mürekkep izini bırakıp gitti. Geçmiyor. Bir sandığın kapağı tık dercesine açılıyor. Zorlanmadan… Bütün harfler, bütün sesler, o bir türlü unutulmayan anlar etrafa saçıldıkça elim kolum bağlanıyor. Sanki her şey orada olmaktan ölesiye mutlu. […]
Read MoreHüzünlü mağluplar için yazıldı: “Olduğu Kadar Güzeldik!”
“Memleketin, yüzü ışıldayan bütün çocukları gibi, hayatının bir dönemini devrimin, insanın sırtını ılık bir elle sıvazlayan ihtimaline inanarak geçirmişti. Devrim olurdu, olmazdı, orası ayrı mesele. Ama devrime yalnızca inanmanın bile, razı olmamakla doğrudan ilgili, vicdanı serinleten, en olmadık zamanda insanın içini yeşerten bir lezzeti var. Babam ona inanmıştı gençken. İnanılmayacak gibi değildi.” Burcu Yıldızer, hastası […]
Read MoreHepimiz aynı oyunlarda yaralandık
“‘Bu sene bir tuhaflaştı havalar’ sohbetine malzeme verecek kadar tuhaf şeyler oluyordu havalarda” diyor Mahil Ünsal Eriş. Ben de diyorum ki bu sene bir güzelleşti öyküler. Hani, “İçime bir ad koyacak olsam Leyla derim, öyle güzelim.” Burcu Yıldızer bu kez Mahir Ünsal Eriş’in Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde kitabını yazdı. Hepimiz aynı oyunlarda yaralandık Bilirsiniz, […]
Read MoreParmak uçlarında bir rüya
Yolculuk biraz da yanılsamalarla dolu bir sürgün rüyasında, hangi sahnenin oyununa dâhil olduğunu bilememekti. Parmak uçlarında bir rüya Yolculuk biraz da yanılsamalarla dolu bir sürgün rüyasında, hangi sahnenin oyununa dâhil olduğunu bilememekti. Uzaklardayım. Tenimin bir kapı imgesinden, tanıdık bir şehirden kendini zorla sıyırıp attığı bir otel odasında, boylu boyunca uzattığım düşüncelerimin seyrini izliyorum. Kalem darbeleri […]
Read MoreBir uyanma hikayesi: [Düş]tük işte…
Duramadım. (Düş)tük işte! Bir uyanma hikayesi: [Düş]tük işte… Yürüyordum. Sadece tek bir duyguyla durabilir, bir tek onunla dizlerimdeki yorgunluğu bağlayabilirdim. Geçen her saniyede, kayıp bir notanın izini sürerek ve yavaşça günlere bölünmüş bir sanrının peşinden sürüklenerek, kendimden çıkıp yola koyulmuştum. Bilinmeyenin çekiciliği tarafından ele geçirilmiş ve tam anlamıyla anlatılanlara inanmamış bir duygunun günlerce devam eden […]
Read MoreKüçücük kuyruklu bir harf parçaladı beni az önce
Uzun, kuyruklu bir harfti. Nasıl olduğunu anlayamadan kitabın sarı sayfaları tutuşmaya başladı. Kuyruklu harf Nerede yakıldığını anımsayacak halim artık yok o sarı sayfaların. Kaçıncı geceydi? Sen nasıl olup da karşıma çıkagelmiştin onca yolu hiç bilmiyorum. Unuttuklarım arasında değilsin. Peki, hangi cehennemdesin? Bilmediğim ne çok şey var. Tanıdıkça anlıyorum kendimi. Sen, beni anlatıyorsun. Çıplak bir akşamdı. […]
Read MorePerdeleri sıkıca kapattınız mı?
İnsan kendi rüyasının içinden bir tek kendini sıyırıp çıkamıyordu. Şuramda bir sancıyla parçalanıp dağılmaktansa, bir tek benim bildiğim bu tapınakta kıvrıla kıvrıla uyumayı tercih ediyorum. Eğer bu bir uykuysa… Perdeleri sıkıca kapattınız mı? Sonunda durdum. Ölümden ötede, seferlerin mola yerinde tıkandığı kalabalık bir zaman diliminde bekliyorum. Gittiğim her yerde bir şeylerin daha önceden söylendiğinin yankısı […]
Read MoreO, yalnızlık değildi…
Tanrı kendi bilinmezliğini verdi insanlara. Bir yerlerine gömdü her şeyi. Biz bulunmaz, onulmaz ve yerine koyulmazları aradık durduk ama ben buldum Tanrı sustu. O, yalnızlık değildi… Saklanmış. Kimseciklerin bulmasını istemiyormuş. Önce yatağının yanındaki parkelerin bir kaçını sökmüş. Sonra biraz derinleştirmiş küçük bir kürekle. Çevresine bakınmış ve içindeki tüm hüznü oraya saklamış. Sonra düşünmüş: “Ama sızıntı […]
Read MoreBaşıboş her şey sonunda
Bu gidişle ben… O kurduğumuz şehirler gibi… Sövmesini beceremeyen acemi çocukların kaskatı dudakları arasında… Yepyeni bir kırılganlığın, camdan bir duvarın arkasında yaşadığımız tesadüfün sonrasında… İyice biliyorum ki artık uyusam da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Başıboş her şey sonunda “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar” * Neyi söylesem bir sonrakinden […]
Read MoreEfkâr Karması / Burcu Yıldızer: İlk aşkın, ilk gözyaşının, ilk vazgeçişin şarkıları
“Bu şarkılar içinde ilk karşılaşmalar var. İlk hediyeler. İlk sözler. ilk sesler. İlk uykuya hazırlık vakitleri. İlk uykusuzluk. İlk ilmek. İlk dokunuş. İlk günaydın. İlk kavgalar. İlk gözyaşı. İlk kaçışlar. İlk terk ediş. İlk vazgeçişler. İlk cümle. İlk istek. İlk bekleyişler. İlk yolculuk. İlk kavuşma. İlk sarılış. İlk yemek. İlk şüphe. İlk bağırış. İlk sessizlik. […]
Read More







