Egoist okur

Eleştirmen zaafları

Arkadaşım Tolga Meriç’le genellikle hafta sonları buluşup çay içiyor, arada da en çok edebiyat konuşuyoruz. Çok yazı malzemesi çıkıyor ama mahalle baskısı mı demeli, otosansür mü bilmem, nedense yazmayı ihmal ediyoruz. Tehlikeli sulara girdiğimiz de oluyor… Dün bir karar aldık ve ne çıkarsa diyerek kayıt cihazını çalıştırdık. Son günlerin pek popüler Barış Bıçakçı eleştirilerinden başladık, […]

Read More

LAURA KIPNIS: “Her ideolojinin hainleri çıkar, aşk hariç!”

Amerikalı akademisyen Laura Kipnis, Karl Marx’ın üç ciltlik dev eseri Kapital’i aşka dair bir kılavuz gibi yorumlamış ve  sağdan soldan, kadın erkek birçok kişiye “Bu kadar da olmaz ki!” dedirtmişti. Kipnis’in yazdığı Aşka Hayır’a göre, hayatımızın 24 saati çalışmakla geçiyor. 8 saat işyerinde, 16 saat de evde, aşk için… Olabilir mi? Bakalım… AŞK şahane bir […]

Read More

HAMDİ KOÇ: “Bu ülkede pasta ideoloji bıçağıyla kesilir!”

Romancı Hamdi Koç’la Habertürk Gazetesinin Kitap Eki için bir söyleşi yapmıştık. Mühim şeyler konuşmuştuk ama ekin sınırlı sayfa sayısı yüzünden ne yazık ki tamamını yayınlayamamıştım. Çok uzundu. Kesmek gerekmişti. Yazık olmuştu! Sonbahar geldi ya, ben bugünlerde biraz içime kapandım o yüzden daha çok kitap okuyorum, daha çok dergi karıştırıyorum ve aklıma bazı soruların takılıp duruyor. […]

Read More

Ya eşya bir gün delirse?

Klan ve Zamanın Unutulan Koynunda adlı ilk fırsatta okuyacağım iki kitabın yazarı Cem Kalender, Oğuz Atay’ın roman ve öykülerini Lacancı bir bakışla okumayı deniyor bu yazıda. “İnsan, biyolojik bir canlıdan kültürel bir özneye dil sayesinde geçer” diyen ama Dil’in de insana doğru bir kimlik sağlamadığını vurgulayan Jacques Lacan, Oğuz Atay’ın yarattığı karakterleri anlamamıza yardım edecek […]

Read More

Edebiyatçıların yeni gözbebeğinden Nabokov’lu rüyalar

İranlı genç yazar Lila Azam Zanganeh, entelektüel çevrelerin yeni gözbebeği, edebiyat dünyasının parıltılı poster kızı. Umberto Eco, Salman Rushdie ve Orhan Pamuk gibi büyük yazarlarla arkadaşlık eden Zanganeh, Nabokov’a göre mutluluk kavramını anlattığı ilk kitabı The Enchanter’ın kazandığı başarı üzerine şimdi bir kısmı İstanbul’da geçen ilk romanını yayımlamaya hazırlanıyor… Zanganeh’in Nabokov’la benzeyen yanları da var: İkisi […]

Read More

Deniz Durukan anlatıyor: Fahriye Abla’dan Çanakkaleli Melahat’e

Üniversitede İngiliz ve Amerikan edebiyatı okumuştum. Oradaki eğitim sisteminin hepimizi şiir ve edebiyatın erkeğe özgü bir sanat olduğuna inamaya yönlendirdiğini yıllar sonra fark ettim. “Kadınlar yazmayı beceremez” denmiyordu okulda elbette ama kadın şairler neredeyse yok sayılıyordu. Daha çok erkek eleştirmenlerle edebiyat tarihçilerinin methiyelerine mazhar olmuş erkek şairleri tanıyıp öğreniyorduk. Geçen hafta Deniz Durukan’ın da dahil […]

Read More

Zeynep Ergun röportajı: “Erkeğin yittiği yer, özlenen bir yer”

İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda okurken ufkumu açan, bazı şeyleri öğrenmemi, geri kalanı da sorgulamamamı sağlayan, kısacası hayatımı bir şekilde güzelleştiren insanlardan biri de sevgili hocam Zeynep Ergun’du. Aşağıda Mine Akverdi’nin Zeynep Hanım’la yıllar önce Erkeğin Yittiği Yerde kitabına dair yaptığı röportajı okuyacaksınız. Zeynep Ergun röportajı: “Erkeğin yittiği yer, özlenen bir yer” Bu incelemeyi yapma fikri […]

Read More

SİBER ÂLEM: Daha büyük, daha derin bir yalnızlık…

Demokrasi bütün görüşlerin açıkça ifade edilebildiği bir yönetim biçimi ya, dünya üzerinde de henüz bu tür bir sistemi eksiksiz bir biçimde oluşturup sürdürebilen bir ülke yok. En azından şimdilik. Bir ülke yok ama bir gezegen var, adına “Blogosfer” deniyor. Bizde kimsenin haberi olmasa da, blogosfer dünyanın şimdilik en büyük ve en kapsamlı medya gücü. Konuya […]

Read More

Ergun Kocabıyık’a sordum: Neden bizden bir Da Vinci Şifresi çıkmaz?

Ergun Kocabıyık’ın Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan şahane ve ürpertici kitapları Yazılı Yüz, Dolaylı Hayvan ve Aynadaki Narcissos’u okurken şunu fark ettim: Eski dönemlerin inanışları bugünkü inanç sistemimize uymuyor olabilir, ama onlar aynı zamanda bizi oluşturan geçmişin, kültürümüzün basamakları. ve Kocabıyık’a sordum: Artık geçerliliği olmayan bir inanç sistemini tıpkı çoğumuzun şu an yaptığı gibi yok saymanın […]

Read More

“Çıplak kadın, silahlı kadın demektir…”

Bu sözün sahibi kıyıda kenarda kalmışların, bizimle birlikte yaşayıp bize benzemeyenlerin, daha doğrusu kendimize neyse ki pek benzetemediklerimizin, “Sefiller”in romancısı Victor Hugo. “Gülen Adam” romanında geçiyor. Umberto Eco’ysa uzun süre bu sözün büyüsüne kapıldıktan sonra, artık yaşlandığında idrak ediyor: “Dünyada böyle kadınlar var mıdır acaba? Onlarla tanışmam mümkün olacak mı? Görünce yıldırım çarpmışa mı döneceğim […]

Read More