Egoist okur

Her hayat bir hikaye arayışındadır

“Bana en çok huzur veren sözcüklerin ‘bir varmış, bir yokmuş’ olduğunu daha küçücük bir kızken fark etmiştim. Büyümek bu durumu değiştirmedi. Bugün hala birileri bir hikaye anlattığı zaman heyecanla dinliyorum. Hikayelerin birbirlerine nasıl dokunduğunu, nasıl içiçe geçtiğini veya nasıl değiştiğini izliyorum merakla… ve hikayelerin şu hayatta bize ekmek ve su kadar gerekli olduğuna giderek daha […]

Read More

Çok satan bir roman yazmanın gizli formülü var mı?

Bazı romanlar niçin satış rekorları kırıyor? Da Vinci Şifresi’yle ortalığın tozunu attıran Dan Brown’ın kazandığı inanılmaz şöhretin sırrı ne? Harry Potter’ın elektrik parasını bile ödemeyecek kadar yoksul olan yazarı J.K. Rowling nasıl dünyanın en zengin kadını oldu? Neden bu yazarların her yazdığı ilgi görüyor? Bir best-seller yazmanın gizli formülü var mı? “Çok satan bir roman […]

Read More

Edebiyatçıların yeni gözbebeğinden Nabokov’lu rüyalar

İranlı genç yazar Lila Azam Zanganeh, entelektüel çevrelerin yeni gözbebeği, edebiyat dünyasının parıltılı poster kızı. Umberto Eco, Salman Rushdie ve Orhan Pamuk gibi büyük yazarlarla arkadaşlık eden Zanganeh, Nabokov’a göre mutluluk kavramını anlattığı ilk kitabı The Enchanter’ın kazandığı başarı üzerine şimdi bir kısmı İstanbul’da geçen ilk romanını yayımlamaya hazırlanıyor… Zanganeh’in Nabokov’la benzeyen yanları da var: İkisi […]

Read More

Son okuyacağınız kitap hangisi olsun isterdiniz?

Sağdaki fotoğraf 1940’ta Londra’da çekilmiş. II. Dünya Savaşı sırasında şehir kütüphanesi bombalandıktan sonra okurların yıkıntıların arasında dolaşmalarını gösteriyor. Dağılmış, harap olmuş kitaplar arasından istediklerini seçiyorlar. Demek ki ölüme bu kadar yakın oldukları halde okumaktan vazgeçmeyenler olabiliyor. Soldaki fotoğrafta Lost dizisinin sevdiğim karakterlerinden Desmond Hume var. “Ne alaka?” demeyin; Desmond’un en büyük tutkusu Charles Dickens okumaktı. […]

Read More

Erdoğan’la Obama’dan önce ben okudum

Hatırlayacaksınız, Orhan Pamuk bir süre önce New York Times’a bir röportaj vermiş ve kitaplarla ilişkisini anlatmıştı. Sorulardan birinde, ondan ABD Başkanı’yla Türkiye Başbakanı’na birer kitap tavsiye etmesi istendi. Kabul edelim; son derece zor bir soruydu. Fakat Pamuk verdiği zekice cevapla bu zor sorunun hakkından başarıyla geldi… Benim için Barrack Obama da, Recep Tayyip Erdoğan da […]

Read More

Elis Şimşon: “MASUMİYET MÜZESİ’nin Sibel’i; yaralanmış bir arzunun cazibesi…”

“Masumiyet Müzesi’nin Sibel’inde öyle bir cazibe var ki gücü motive eden güçsüzlükten, azmi tetikleyen kırılganlıktan ve mucize yaratma (hatta bizzat mucize olma) arzusundaki çaresizlikten serpilip büyüyor. Tam da bu yüzden hüzünden beslenen bir seksi cazibe bu; yaralanmış, kaybettiği esrikliğe hep ulaşmak için çabalayan ama başaramayan bir arzunun cazibesi… Geriye kalansa, yine de paylaşılmaya devam eden, […]

Read More

HAYDAR KARATAŞ: “Bizde edebiyat sorunlu büyüdü; cüssesi var ama zihni, ruhu eksik…”

Haydar Karataş son yıllarda üzerine en çok yazılan, çizilen edebiyatçılardan. Murathan Mungan onun için “canavarcasına bir yazar damarı var” diyor. Murat Uyurkulak, Behçet Çelik, Kaan Arslanoğlu gibi başka edebiyatçılar da Karataş’ın romanlarında yarattığı dille ilgili hayranlık ve övgü yazıları kaleme alıyorlar. Yazarın iki kitabı var. İkisi de Dersim’le, 1938’de yaşananlarla alakalı… Gece Kelebeği’nde her şeyi […]

Read More

Lucia Puenzo: Cemal Süreya’yı seven Arjantinli yazar

Arjantin filmi Resmi Tarih’i küçükken seyretmiştim. Kendisi de tarihçi olan ve resmi tarihin bize dayattığı bilgileri sorgulamamız gerektiğini düşünen, bu yolda büyük çabalar harcayan babamın zorlamasıyla… Normalde bir filme gitmem ya da gitmemem için beni zorlayan biri değildi babam ama bunu seyretmemi özellikle çok istemişti. Peki dedim, gittik. Tabii pek bir şey anlamadım. Önemini, aslında […]

Read More

Orhan Pamuk: “Ruhum ikiye bölünmüştü, şimdi birleşti”

Her zaman kolay olduğunu söyleyemem ama benim için Orhan Pamuk, röportaj yapması en zevkli insanlardan biri olmuştur. Fakat bu röportajımız daha öncekilerin aksine sükunetle başladı, sükunetle bitti. Sebep, Masumiyet Müzesi’nin onun ve benim üzerimdeki etkisiydi muhtemelen. Pamuk’un 15 yıl sonra müzesini nihayet tamamlamaktan ötürü duyduğu mutluluğu aşağıda okuyacaksınız. Bana gelince; birkaç yıl önceki şüpheciliğimi hatırlayarak […]

Read More

Lütfen şahsi masumiyet müzenizi tasarlamaya hemen başlayın

Orhan Pamuk, “Müzelerimizin geleceği evlerimizin içindedir” diyor. Bu yazı bundan yola çıkarak yazıldı. İnsan yeterince büyüyünce, olgunlaşınca anlıyor; hayatına ve varoluşuna sahip çıkmanın, birey olmanın bir yolu da hatırlamak. Her şeyi; şarkıları, yazıları, yüzleri, nesneleri, tatları, kokuları, duyguları, olup bitenleri, gerçekleşenleri, gerçekleşemeyenleri… O yüzden lütfen Masumiyet Müzesi’ni gezerken, kendi şahsi müzenizin muhtevasını tasarlamayı da ihmal etmeyiniz. […]

Read More

Bejan Matur: “Eski bir kaplan, tarihten bana ve tüm insanlığa bakıyor…”

Orhan Pamuk, “Bejan Matur’un zarif ve şiddetle hissedilen şiirleri’nden bahsediyor. John Berger, “Onun amacı, anlamsızı kuşatarak, kurnazlıkla alt etmek. Bunu yapıyor, başarıyor” diyor. Moris Fahri, Matur’un insanlık hali üzerine bir yolculuğa girişirken tutkulu bir feryatla, yanıtlanamaz görünen sorular sorduğuna değiniyor. Bense her şeyden önce, Bejan Matur’un kısa süre önce İngilizce cevirisi yayınlanan İbrahim’in Beni Terketmesi adlı […]

Read More

“Üç Maymun”lar Cehennemi

Türk sinemasının 2000’li yıllarına damgasını vuran Nuri Bilge Ceylan’dan, Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen Ödülü”ne layık görülen “Üç Maymun” filmiyle ilgili tüm detayları içeren kitap çıktı. Kitapta filmin sinopsisi ve özgün senaryosunun yanı sıra, Cannes’daki serüvenine dair iç ve dış basında çıkan yorum ve haberler, söyleşiler ve Nuri Bilge Ceylan’ın güncesi yer alıyor. Ceylan’ın “görsel […]

Read More

Bejan Matur’un şiddetle hissedilen zarif şiirleri üzerine

“İbrahim’in Beni Terketmesi”ni Orhan Pamuk İngilizce çeviriye yazdığı arka kapak yazısında, “Bejan Matur’un zarif ve şiddetle hissedilen şiirleri…” diye tanıtıyor. Görme Biçimleri’nin keskin gözü John Berger’se şunları söylüyor: “Onun şiirini düzyazıyla anlatmak imkânsız. Fiillerinin kipi yok, edatları isme benziyor, kendi isimleri haykırışlar. Amacı, anlamsızı kuşatarak kurnazlıkla alt etmek. Bunu yapıyor, başarıyor. Bir zamanlar her şey […]

Read More

“Ben çalmadım, içimdeki kitapperest çaldı!”

“Enis Batur, Orhan Pamuk, Müge İplikçi, Şükran Çiftçi, Rasim Özdenören, Doğan Hızlan ve Selim İleri… Hiç kitap çaldılar mı? Kitap çalmak üzerine ne düşünüyorlar? İyi de kitap neden çalınır? Bu hırsızlığın öteki hırsızlık biçiminden bir farkı var mı, yoksa hepsi aynı kapıya mı çıkar?  İzafi” adlı edebiyat dergisinin Şubat-Mart 2012 sayısında “Kitap Neden Çalınır?” başlıklı […]

Read More

Zeynep Ergun röportajı: “Erkeğin yittiği yer, özlenen bir yer”

İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda okurken ufkumu açan, bazı şeyleri öğrenmemi, geri kalanı da sorgulamamamı sağlayan, kısacası hayatımı bir şekilde güzelleştiren insanlardan biri de sevgili hocam Zeynep Ergun’du. Aşağıda Mine Akverdi’nin Zeynep Hanım’la yıllar önce Erkeğin Yittiği Yerde kitabına dair yaptığı röportajı okuyacaksınız. Zeynep Ergun röportajı: “Erkeğin yittiği yer, özlenen bir yer” Bu incelemeyi yapma fikri […]

Read More