Egoist okur

Jo Nesbo: “Polisiye yazmak, bir çeşit punk rock yapmaktır”

Polisiye edebiyatın yıldız yazarı Jo Nesbø, her yerde çalışabilme yeteneğini ve hikaye anlatmanın neden şarkı yazmaya benzediğini anlattı. Bilmeyenler için açıklayayım: Nesbø 1990’lı yılların başından beri Di Derre adlı bir müzik grubunun üyesi. Ne tarz müzik yaptığını videoda izleyebilirsiniz.  Suçun ve cezanın edebiyatı: 19+ polisiye tavsiyesi “Sanki hikaye havada başıboş dolanıyormuş da ben öylece uzanıp […]

Read More

Varoluşçular Kahvesi’nde Sarah Bakewell’le buluştuk

Sarah Bakewell’in ilk kitabı “Nasıl Yaşanır”ı okumak, benim için ilginç bir deneyimdi, çünkü o güne kadar nedense mesafeli durduğum ünlü denemeci Montaigne’i fena halde merak etmemi sağlamıştı. Şimdi sırada “Varoluşçular Kahvesi” var. Bakewell bu kez edebiyat tarihinin en merak edilen topluluklarından birini ele alıyor. BİR ZAMANLAR BLOGGING: Montaigne’in denemeleri Varoluşçular Kahvesi: Özgürlük, Varoluş ve Kayısı […]

Read More

Sima Özkan’la kitaplar hakkında konuştuk

Sima Özkan’ı çevirmen olarak tanıyoruz. Bugüne dek, Neil Gaiman, Emily Gravett, Isol, Steve Antony, Claire Freedman, Julia Donaldson ve Marion Deuchars yazarların eserlerini aktardı dilimize. Temiz, Bir Daha!, Dinozorlar Don Sever ve tabii sonrasında tüm don severler serisi, Uzay Denen Karanlık, Bob ve Gaga Sanatı çevirilerinden bazıları. Bir de elbette kendi yazdığı kitaplar var. Bunlardan […]

Read More

John Berger, ölüme meydan okurken

Bu yazı yazar, şair, romancı, ressam ve iyi insan John Berger‘in “Görme Biçimleri” adlı kitabındaki bir anekdottan yola çıkarak yazıldı. Hayata, ölüme ve sanata dair. İsimsiz heykeller kenti İstanbul Berger ve Kokoschka anekdotları vesilesiyle bir başka ressamın, Cezanne’ın söylediklerini hatırlayalım: “Dünyanın yaşamından bir dakika geçiyor, onu olduğu gibi resmedin.” Ölüme meydan okuyanlar John Berger ve […]

Read More

Yalnızlığın en istisnai hali, dünyada bir başına olmak

Y kromozomunun yeryüzünden silinmiş olduğu, artık yalnızca kadınların yaşadığı bir dünya. Geçmişin siyasetinden, ekonomisinden, toplum yapısından, kültürel birikiminden, ilişki biçimlerinden nefret edilen bir dünya bu, çünkü hepsi erkek yapımı. Artık yeni kurallar var, çünkü eski insanlar yok. Constantine, böyle bir dünyaya doğan bir erkek çocuk. Nasıl olduğu bilinmiyor. Onu kapılarının önünde bulup evlat edinen iki […]

Read More

Bakalım, görelim, biraz da uçalım: 10 kitap, 10 bakış

Hayatım, Marc Chagall. Zygmunt Bauman ile Söyleşiler, Keith Tester. Kedi ve Fare, Günter Grass. Yeniden Anımsanan Savaş, Geoff Dyer. A’dan B’ye ve Gerisin Geriye, Andy Warhol. Theo’ya Mektuplar, Vincent van Gogh. Faşizm Kehanetleri, George Orwell. Simone de Beauvoir Aramızda, Julia Kristeva. Sosyalizm ve İnsan Ruhu, Oscar Wilde. İşte Leonardo Da Vinci, Joost Keizer. Hepsini hararetle tavsiye ederim. 8 KİTAP: Aşkın kırmızısı, siyahı, edebiyatı Hayatım, Marc […]

Read More

YAPRAKLAR EVİ: Deneysel ve edebi pop kültür

Geçen ay uzun roman okumayı sevmediğimi yazmış hatta destekçi olarak yanıma Anton Çehov, Saul Bellow ve Ian McEwan’ı almıştım. (Linki aşağıya bıraktım.) İşe bakın ki bu ay Monokl Yayınları’ndan çıkan Yapraklar Evi’ni yazıyorum. Uzun mu? Çok uzun. Sevdim mi? Eh, pek sayılmaz. Daha ziyade yazarının, çevirmeninin, tasarımcısının, yayınevinin çabasına saygı duydum. Gülenay Börekçi Uzun roman […]

Read More

Maksim Gorki’nin sipariş üzerine yazdığı şahane kitap

Koleksiyon yapmayı sevmeyen biri olarak tek takıntım, bir dönem Sovyetler Birliği’nde yayınlanmış çocuk kitapları. Esas beğendiklerim, 20’lerde, 30’larda çıkanlar ama sonraki yıllarda yayınlananlara da itirazım olmaz. Bu sonrakilerden biri de Maksim Gorki’nin bir sahafta bulduğum masal kitabı oldu. Şenlikli illüstrasyonlarından dolayı görür görmez sevdim. Hikayesini öğrenince daha da çok sevdim. Anlatayım… Gülenay Börekçi Peter Newell’dan […]

Read More

Jacques Prévert imzalı çocuk kitabı: “Küçük Eşek Bim”

Prens Mesud, Abdullah’ın Bim adlı sevimli mi sevimli eşeğini çalar, çalmakla da kalmaz zavallı eşeğin kulaklarını kesmeye, onu soytarı gibi boyamaya kalkar. İşin kötüsü, Bim’i kurtarayım derken Abdullah yakalanıp hapse atılır. Neyse ki sonradan pişman olan Mesud, kötülüğünü affettirmek için Bim’le Abdullah’ı serbest bırakmaya karar verir. Ama iş işten geçmek üzeredir, çünkü  Mesud’un Bim’i çoktan […]

Read More

Marion Deuchars’a göre kendini sevme sanatı

Bob onun adı. Tüm kuşlar gibi bir kuş o da. Kendinden de pek memnun, kendiyle barışık. Ama bacakları sıska mı sıska! Kendisi bunun farkında bile değil üstelik. Diğer kuşlarsa acımaz mı acımasız! Bob’u küçümsemek, onun sıska bacaklarıyla alay etmek ne kadar da eğlenceli geliyor onlara. Ve Bob, kendine saygılı bir kuş da olsa, tüm kuşların […]

Read More

Joyce, Dickens, Hardy ve Lawrence’la düşsel buluşmalar

Tim Parks New Yorker için James Joyce, Charles Dickens, Thomas Hardy ve D.H. Lawrence’la tanışmanız, buluşmanız halinde yaşayacaklarınızı yazmış. Ama tabii söz konusu edebiyatçılara pek de sevecen davranmamış. Yerden yere vurmuş onları, karakterlerinin en berbat, en dayanılmaz, en pislik özelliklerini ifşa etmiş. Hepsini çok sevdiğim yazarlar olduğu için, başta biraz bozulduğumu, Parks’ın neden böyle yaptığını […]

Read More

Darian Leader: “Tıbben çok ilerlediğimiz algısı bir illüzyon”

“Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler?”, “İş İşten Geçtikten Sonra Verilen Sözler” gibi kitapların yazarı klinik psikolog Darian Leader şimdi bambaşka bir kitapla okurlarının karşısında. Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan “İnsan Neden Hasta Olur?” ufuk açan bir kitap. Yazarın bu keskin modern tıp eleştirisinde vardığı sonuç ürpertici: “Tıbbın bazı alanlarında çok ilerlemiş gibi görünüyoruz ama geri […]

Read More

Uzun roman yazılmasın mı yani?

Marcel Proust’un 9,609,000 harften oluşan (Fransızca orijinali) şahane romanı “Kayıp Zamanın Peşinde”si en uzun roman. Her şeyi bilen Umberto Eco’ya göre, Augusto Monterroso’un yedi kelimelik  “El Dinosaurio”su ise en kısa roman. Türkçesi dört kelime: “Uyandığında, dinozor hâlâ oradaydı.” Yine de fikrim aynı. Ben klasikleri ve birkaç istisnayı bir kenara bırakırsak, uzun roman sevmeyenlerdenim. Anlatayım… Adorno’dan […]

Read More

Ufkunuzu açacak 7 kitap: Kurtlarla Koşan Kadınlar ve diğerleri

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, Joseph Campbell. Kurtlarla Koşan Kadınlar, Clarissa Pinkola Estés. Beethoven Kuş Gözlemcisi Miydi?, David Turner. Mavibent, Maggie Nelson. Panzehir: Pozitif Düşünmeye Katlanamayanlar İçin Mutluluk, Oliver Burkeman. Aşk Dersleri, Alain de Botton. Modern İnsanın Kutsal Kitabı, Michael Norton. Aylin Aslım: “Her kadın büyücüdür aslında” Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, Joseph Campbell Joseph Campbell’ın  mitoloji ve insan psikolojisi arasındaki güçlü bağa dair kitabı […]

Read More

Tuğçe Isıyel’e sordum: Psikanaliz, dünyayla aramızdaki fırtınayı sakinleştir mi?

Psikanalizin kurucu babası Sigmund Freud’un hayatı boyunca tek bir ödül aldığını, onun da Goethe Ödülü olduğunu ben Tuğçe Isıyel’den öğrendim. “Psikanalitik Edebiyat Okumaları” atölyeleri de düzenleyen Isıyel, psikanalizin edebiyatla kuvvetli bağlarını, ikisinin de dönüştürücü etkileri olduğunu hatta ‘bibliyotrapi’ yani kitaplarla tedavi gibi bir disiplinin de doğduğunu anlattı. Okuyalım. “Acıdan uzak durarak değil, hazza yaklaşarak mutlu […]

Read More